PERİLİ ŞEKER VE CADI BİR RUH

265 20 8
                                    

"Evet... Bu hikâyeyi de beğendin mi?"

"Tabii! Hem de çok! Ama bana ne zaman o özel şekerlerinden vereceksin babaanne?"

"Sabırlı ol küçük kızım, sabırlı ol."

Meraklı gözlerle babaanneme baktım. Her sene, her bayramda bana verdiği o muazzam şekerlerden vermesini bekliyordum. Hadi babaanne, lütfen biraz daha sabredersem şeker gibi ortadan ikiye ayrılacağım!

Bu telaşımı ve heyecanımı anlamış olacak ki sonunda oturduğu yerden ayaklandı, mutfak bölümüne yöneldi. Ben ise ayaklarımı sallayarak, çünkü oturduğum sandalyede ayaklarım yere değmiyordu, ve başımı da beyaz, gıcırdadığında insanın içini tuhaf eden dolaba yönelttim. Babaannem ağır adımlarla gitti, şeker kutusunu da aldı ve yine aynı adımlarla yanıma gelip oturdu. O oturduktan sonra da kutuyu önüme itekledi. Ellerimi çırpıp babaanneme güler yüzlülük ile karşılık verdim. O da gülümseyip gözlüğünü düzeltti ve bana seslendi.

"Ah, hadi açmayacak mısın?" dedi. Tabii ki de açacaktım. Bu şekerler bir başkaydı. Mahalledeki birçok çocuk daha sabahtan kapıya vurur, günaydın diyerek şekerlerden birkaç tane de olsa isterdi. Babaannem de şekerler kadar tatlı bir insan olduğu için tabağı uzatır, küçük çocukları mutlu ederdi. Cadılar Bayramı, babaannemlerde geçince çok daha iyi oluyordu! Akşam olduğunda bana hikâyeler anlatıyor ardından da benim için ayırdığı o özel şeker kutusunu önüme koyup içini açmamı bekliyordu. Ben de açıyor sonra da teşekkür edip hepsini yiyordum. Elbette hepsini tek gecede yiyemezdim. Yoksa dişlerim çürürdü! Lakin yine de bunu üç beş güne yayıyor, karnıma ağrımasına da razı geliyordum. İşte, bu bayram da böyle geçmişti. Tek farkı şekerlere verdiğimiz isim olmuştu.

"Anlattığın hikâyedeki peri gibi güzel şekerler bunlar... Adları perili şeker olsa olur mu babaanne? Çok güzel değil mi?"

Babaannem gülümsedi. Elini saçlarımda gezdirdi ve okşamaya başladı. Tekrardan gözlüğünü düzeltip tekrardan konuşmaya başladı.

"Olur," dedi daha sonra kabul edip. "Perili şeker olsun adları..."

Kabul etmişti! Hem de hemen. Bunun verdiği mutlulukla kutudan bir şeker aldım ve paketini açıp yemeye başladım. Bir kez daha, bir kez daha derken en sonunda durdum ve suyumu da içip kutunun ağzını kapadım. Bugünlük bu kadardı, yeterdi. Fazlası zarardı.
~

Dişlerimi fırçalayıp gerisin geri yatağıma sokuluverdim. Pek soğuktu doğrusu. Ama bu hissi de ayrı bir seviyordum. Babaannem ışığı kapatmadan önce son kez gülümsedi. Sonra da iyi geceler dileyip odadan da ayrıldı ve ben de uykuya daldım.

İşte, her bayram böyle geçecek zannediyordum. Bütün gün çocuklar ile eğlenecek ve kapıları çalıp şeker toplayacak sonra da akşam olduğunda da babaannemin yanına varıp ondan hikâye dinleyecektim. En sonunda da bana özel şekerlerden verecek ve ben de diğer çocuklardan daha çok topladığım için, pardon aldığım için, mutluluk duyacaktım. Gece olunca da uyuyacak ve sabah da annem beni arabayla almaya gelecekti.

Lakin yanılmıştım. Çünkü hiçbir mutluluk sonsuza dek sürmezdi. Sürmeyecekti. Babaannem vefat ettiğinde de bir daha ne perili şekerim oldu ne de güzel hikâyelerim. Üç yıl böyle geldi geçti. Ta ki bir başka Cadılar Bayramına kadar...
~

31 Ekim - Cadılar Bayramı

"Şeker mi şaka mı!"

"Çalı süpürgesi,
Ne de uçar kendisi.
Masallara inat.
Cadı, bir kara kedi mi!"

"Mike, artık sus..."

Bilmem kaçıncı kez kendi kendine uydurduğu şarkıyı söylüyor, susmasını isteyince de surat asıp duruyordu. Fakat nedendir bilinmez bu kez suratını asmadı. Dahası söylemeye devam etti ve biz de katlanmaya mecbur kaldık.

PERİLİ ŞEKER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin