Bu satırları okumaya başladığında; daha önce varlığından bile haberdar olmadığın gizli bir akademiye, görkemli kapısından meraklı gözlerle bakıyorsun demektir. Öyleyse sana bir uyarım var: Eğer okul bahçesinden girmeye cesaretin varsa, henüz ilk sayfadan, içinden kolay kolay çıkamayacağın bir kurgu labirentine gireceğini de bilmelisin. Bu labirent; yazarın beyninin kıvrımları olabilir veya uzayda bir solucan deliği de. Ne yazık ki nereye çıkacağını sonuna gelmeden asla bilemeyeceksin. Gerçeklik algınla oynayacak bu kurguyu planlarken; önce müthiş bir ilhamla sarmalandım. Senelerin bilgi birikimi ise kurguyu derinleştirmemi ve ince bağlantıları kusurlaştırmamı sağladı. Yazarken yaşamak dedikleri durum sonucunda, Irklar Akademisi fikri bir ilham olmaktan çıktı ve gerçekleşti. Tıpkı bir sihirbazın "ABRA CADABRA" sözlerinin aslında "sözlerimle yaratırım" anlamına gelişi gibi: Kelimeler bir araya geldiğinde, yazar ve okurlar arasında eşsiz bir matriks oluşturdu. Söyleyebilirim ki; kurgunun çıldırmış yollarında ekmek kırıntıları ile doymaya çalışmayacaksın. Sen, benim için çok daha değerlisin. Aksine bölümler arasına sırları çözmene yarayacak dev ödüller bıraktım. Bazen okur olacaksın, bazen de hikayenin kahramanı 'EKİN'. Kahramanın adını beğenmedin mi yoksa? Kendi de beğenmiyor zaten. Ancak isminin bir sırrı var. Labirentin ortasına geldiğinde öğrenirsin. Okurken altüst mü? Yoksa tersyüz mü? olduğuna sen karar vermelisin. Ancak tersinin yüzünden veya altının üstünden bazen daha keyifli olduğunu göreceksin. Irklar Akademisi; Evren'in senfonisi, kozmik bir şaka veya sahneden izlenen yaşamın ta kendisidir. Irklar Akademisi; ilk aşkın felsefesi ve ilk öpücüğün nefesidir. Irklar Akademisi; kurgunun heyecanıyla hızlanan kalp atışlarının saniyelerle dansıdır.