her zaman oturduğum yerde bekliyordum. aslında tek fark fazla yalnız olmamdı. dün olanlar ise bir anda son bulmuştu. beni öptüğü sırada bir iblis tarafından öldürülmüştü, bunu duyan tanrıça ırkı savaş sırasında güçleri birleştirip kullandığı zaman çoğu iblis yok olmuştu. asıl şok benim üzerimdeydi. narin birisiydi ve... neyse
ama eminiz ki tanrıçalar tekrardan intikam almak için gelecekti.
"ne yapıyorsun?"
döndüm, babam bana bakıyordu.
"yarattığın iğrençliğe bakıyorum."
derin bir nefes aldım. ağır konuşmam gerekiyordu ama hoş bir son olur mu çok şüpheliydi.
"cezan yarın başlıyor. ne yapacağını az çok biliyor musun bari?"
yanıma doğru yaklaşıp otururken konuştu. 'ne yapacağımı bilmek mi?' ceza yediğimi tamamen unutmuştum belki de sadece unutmak istemiştim.
"dinle oğlum..."
kafamı babama çevirdim. klişe hikayelerinden mi bahsedecekti yine? hiç yeri ve sırası olduğunu düşünmüyorum.
"annen de bir tanrıçaydı. onu göremediğin için üzgünüm fakat görüyorsun işte asla bir iblis ile tanrıça beraber mutlu olamaz."
duyduğum şeyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. 'annem tanrıça mıydı?'
"annem tanrıça mıydı? ne diyosun baba?"
oturduğu yerde destek almak için koyduğu ellerini alıp ateşten yanmış kırmızı yeleğin içine götürdü. bir deste fotoğraf çıkardı. ellerime tutuşturdu, yutkundum.
"şimdi bakma zamanı gelir elbet."
ne zamana kadar bekleyecektim. meraklıyım, sabırlı değil. her ne kadar yaptıklarını sevmesem de belki de babamı dinleyip beklemek en iyi seçenektir.
"bir şey soracağım baba."
babam bakışlarını kaçırdı. az çok ne soracağımı tahmin ediyor gibiydi.
"sen ölmüştün ve biri seni diriltmişti, nasıl yaptı?"
ayaklandı, büyük siyah kanatlarını iki yana açtı.
"evlat düşündüğün şey imkansız sana bunun cevabını asla vermeyeceğim. şimdi git ve arkadaşlarınla vedalaş, insanların dünyasına gidiyorsun."
onayladım. benden uzaklaşırken kırmızı kanatlarımı açıp bir süre bekledim, elimdeki fotoğraf destesine baktım. 'dünyada bakacağım resimlere' fotoğrafları cebime koyup saraya uçmaya başladım.
inince üzerime arkadaşlarım koşmaya başladı.
"oğlum dünyaya mı gidiyorsun yuuh çok havalı"
"ne havalısı bu götü boklu nasıl yaşayacak orada."
güldüm. hepsi farklı kafadan konuşuyorlardı. benim ise enerjim yoktu, ne konuşacak ne de düşünecek.
"taehyung"
isminle kafamı çevirdim. ve cevap bekler şekilde yoongiye baktım.
"kaç yıl kalacaksın?"
yutkundum. 'kaç yıl orada olsam kafamı toparlarım, iblis halkına kendimi sevdiririm'
"babam 2 yıl dedi ama benim için 10 yıl bile olabilir."
cevabını aldıktan sonra saraya yürüdü, bir anda durakladı.
"görüşürüz, dikkat et lütfen"
yüzüme bakmadan cümlesini bitirdi. sırıttım. değer verdiği belliydi, böyle arkadaşımın olması bir anlığına mutlu etmişti.
bende son bir kez derin nefes alıp kanatlandım
'bekle beni güzel dünya geliyorum'