"Burnu mu kanıyor?" Namjoon Taehyung'u masa tutması için gönderirken kendisi de gitti sanıyordum. Hemen yanı başımdaymış. "Ben hallederim, belli ki istemiyor seni." Birazdan, her gün olduğu gibi kavga çıkacaktı.

Korkuyordum...

Sevgilime zarar gelmesinden, Namjoon'un ona değişik ithamlarda bulunmasından ve en sevdiğim arkadaşımın bizi desteklememesinden.

"Joon..." Yakasına yapıştığı an kanayan burnumu unutup Wonho'nun kas yığını olan kollarına tutundum. "Seni Jimin'in yanında görmek istemediğimi kaç defa daha söylemem gerekiyor?"

"Wonho, tanrım lütfen." Namjoon sakindi, olmalıydı da. Onun arkadaş çevresi birazdan buraya gelirlerdi, olan Wonho'ya olacaktı lakin o kaslı vücudunu fazla ön planda tutarak insanları korkuttuğunu sanıyordu.

Tam bir aptal düşüncesi.

"Burada ne oluyor, Jimin burnun?" İkiliyi bırakıp beni çekiştiren Taehyung'u takip ettim. Sağlık odasına götürüyordu, orayı sevmediğim için elim kanasa da gitmiyordum. Fakat Tae her fırsatta beni bu lanet yere sokup duruyordu.

"Burada bekle hemşire çağıracağım." Gözlerimi devirip beyaz hasta yatağına oturdum.

Odadaki saat, sessizlikten dolayı net bir şekilde duyuluyordu.

Dakikaların ardından düşüncelerim boğazımı tırmaladı. 

'Sevgim, senin hep peşinde olacak Jimin.'

'Bana bir şans ver.'

'Seni dünyanın en mutlu adamı yapacağıma söz veriyorum.'

'Seni seviyorum...'

Gözlerimde hissettiğim cehennem acısı, yağmursuz dinmeyecek gibiydi. Onu ne zaman aklımdan çıkarmayı denesem kalbime daha çok batıyordu. Elbette bir gün bitecekti ilişkimiz, elbette sevgisi azalacaktı. Ama şimdi değil...

Babamdan gördüğüm sevgisizliğin acısını onunla sevişerek çıkarıyorken şimdi terk edemezdi beni. Her ne kadar kalbimi kırıyor olsa da ona ihtiyacım var.

Ona fazlasıyla muhtacım.

''Arkadaşın Namjoon'u sakinleştiriyordu, beni yanına gönderdi.'' Elinde tuttuğu sigarayı dudaklarının arasına götürerek omzunu silkti. Şimdi daha net görüyordum dövmelerini, bir sürü iblis.

Bir sürü...

''İçeride sigara içemezsin.'' Dolu gözlerimi başımı eğerek saklamaya çalıştım. ''Müdür yakalayacak olursa iyi bir ceza alırsın.''

''Önemsiyor musun?'' Ciğerlerine kadar çektiği dumanı dudaklarının arasından bir su misali fırlattı. Tanıdık olmayan koku benim de ciğerlerime doluyordu lakin güzeldi, bir sigaraya göre fazla iç açıcıydı.

''Hayır, ama birisi görecek olursa ben de ceza alırım.''

''Pekala.'' Daha birkaç duman aldığı izmariti yere atıp ayağıyla ezdi. ''Burnun ne durumda?''

''Yerinde duruyor.'' Dedim esprili bir şekilde lakin gülen tek kişi bendim. Yanaklarım gözlerime savaş açmış gibi cayır cayır yanmaya başladığı an yataktan kalkıp kapıya ilerledim. Kapı suratıma bir rüzgar esintisi gibi çarptı. Kapıyı tutan kimse yoktu, kapının orada da kimse yoktu. O çocuk kapıdan uzaktaydı. ''Komik değildi.''

''Ama güldün.'' Ayağının dibindeki ezilmiş izmarite tekme atıp kollarını göğsünde birleştirdi.

''Ondan bahsetmiyorum, kapıyı kapatması için birisini mi ayarladın?''

''Kapı mı kapandı?'' Berbat bir oyunculukla kapıya bakıp kafasını iki yana salladı. Berbat bir oyunculuk sergilediğinin o da farkındaydı.

''Yeni çoc-''

''Jungkook, Jeon Jungkook...''

Sözümü kestikten hemen sonra kapıyı açmayı denedi lakin başaramadı.

''Ve kapı açılmıyor, sevgilini ara da gelip açsın.''

Hiçbir şey demeden Tae'yi aradım. Gelip açacağını söyledikten tam beş dakika sonra ayak seslerini duydum.

Elini kapının kulpuna attı, birkaç kez zorladı lakin açılmadı. Birilerini çağıracağını söyleyip beni bu gergin ortamda tekrardan bir başıma bıraktı.

''Bu böyle olmayacak.'' Dördüncü sigarasını yakan Jungkook yüzünden ciğerlerim solabilirdi. Ne yaptığını anlamadığım bir şekilde kapıya gidip hiç zorlanmadan açtı. Şaşkınlıkla suratına baktım.

Dalga mı geçiyordu benimle?

''Sen?'' Dibine kadar girip aramızda mesafe bırakmadım.

Kokusu...

Kokusu, ölmüş çiçeklere şifa bile olabilirdi. Tüm o içtiği sigaralar üzerine sinmiş değildi, daha doğrusu sigara kokusu Jungkook'un kokusunun yanında hafif kalıyordu.

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun?'' Burnuma doğru eğilip gözlerini kapattı. Soğuk ellerini enseme doğru doladığı an her şeyin bir rüyadan ibaret olmasını istedim.

Her ne kadar bir yanım onun ateşli görüntüsüne köle olmuş olsa da.

''Daha değil.'' Gitti.

Sanki beni burada yükselen seks dürtülerimle perişan etmiş olan o değilmiş gibi. 

Sanki burnuma küçük bir öpücük bırakan o değilmiş gibi...



Demon 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin