Jaehyun'un kahkahası büyürken tek elimle yüzümü ovuşturdum. İki saat önceki hâlimden eser yok gibiydi. Jaehyun bana iyi geliyordu. Onun yanında olmak, en çok bu bana iyi geliyordu. "Notlarında ondan dolayı hâlen daha çok iyi o zaman?" Kafamı salladım söylediği ile. "Dedim ya zaten, hiç doğru düzgün arkadaşım yoktu. Ben de kendimi derse gömüyordum hep. Ders, ev, okul, okçuluk dersleri, ek kurslar. Bunlardan ibaretti hayatım."
"Senin hakkında geçtiğimiz her gün daha çok şey öğreniyorum Doyoung. Böyle bana kendini açman.. Seni sürekli dinlemek istiyorum. Bana her şeyin hâlâ inanılmaz geldiğini biliyorsun değil mi? Yatıyorum, kalktığımda yanımda oluyorsun. Seni öpüyorum, sana sarılıyorum. Seni üzen her şeyden seni uzak tutmak istiyorum. Elimi tutmaya devam edersen, ben yanında olduğum sürece seni mutlu edeceğim. Hak ettiğin, ulaşman gereken şey mutluluk, sessizlik. İkisini de bende bulmanı sağlayacağım." Açtı dudaklarını, konuştu, öptü elimin üstünden. Sonra döndü, kısılmış gözleri ile baktı bana. Yemin ederim, o an öyle düşünmeme engel olamadım. Ne Jaehyun'u, ne onun sarf ettiği sözleri, tüm yaptıklarını hiçbir zaman hak etmediğimi düşündüm. O da böyle hissediyor muydu yanımdayken? Jaehyun'u tüm o bu zamana kadar yaşadığı kırgınlıklarından çekip alabilmiş miydim? Ben daha kendimden emin olamıyorken tüm bunları düşünüp tartmam kulağa fazlasıyla absürt geliyordu.
"Ben ne yapacağım seninle böyle?" Geldiğimizi duran arabadan ve Jaehyun'un kemerini çözmesinden anlamıştım. Söylediklerimle gülümsemiş, yüzüme eğilmiş ve kafamı koltuğa yasladığımdan dolayı açıkta kalan boynuma dudaklarını bastırmıştı. "Sadece böyle durabilirsin, sonra ben gelip yerime yerleşebilirim." Dudakları konuşurken boynuma değiyordu ki bu hareketi hâlen daha ne kadar zaman geçerse geçsin tüm tüylerimin diken diken olmasını sağlıyordu. Elimi uzamış kahverengi saç tutamlarına çıkarttım. Burnuma dolan kokusu ile gözlerimi yumarken orada uyuyup kalabileceğimi hissetmiştim. Zaten koç ile çalışacağımızı planladığımız için sabah erken kalkmıştım, o da boşa gitmişti. Dün gece ise Jaehyun ile geç uyumuştuk. Bundan dolayı göz kapaklarım sabahtan beri kapanmamak için direniyordu. "Beş dakika geciksek bir sorun olmaz sanırım." Söyledikleriyle gülümsemeye başlarken ellerimle yanaklarını tutup kafasını kaldırdım. Dudaklarımı hafif soğuktan çatlamaya yüz tutmuş pembeliklerinin üstüne bastırdım. Tek elimi tekrardan yumuşacık olan saçlarına çıkartırken kendimi sadece öpüşmemize odaklıyordum. Dilim üzerinde hissettiğim dili ile birlikte elim yanaklarından takılı olan arabanın kemerine inip tek çırpıda çözmüştü. Şimdi yerimde daha rahat hareket edebiliyorken tek dizimin üstünde doğrulmuş, Jaehyun'un dudaklarına yetişmeye çalışıyordum. Nefes nefese kalmam, saçlarımın birbirine girmesi, dudaklarımın cayır cayır yanması. Bunların hepsinin karşımdaki çocuk yüzünden olduğunu fark ettiğim an benim için işler çığrından çıkıyordu. Her geçen saniye içimde daha fazlasını isteyen o yanım ağır basıyor, kendime hakim olamıyordum.
Kemeri çözdüğüm elimi giydiği kapüşonlusunun altından geçirirken parmaklarımı belinde dolaştırmaya başladım. Dudaklarımdan ayrılan Jaehyun'un yeni yönlendiği yer giydiğim ince kazağın kayıp boynumda açık bıraktığı tenimdi. Dudaklarının değdiği her yerin yandığını hissederken kafamı geri atıp ona yer açtım. Nefeslerim bir maraton koşusundaymışım gibi hızlı hızlı ve kesik kesik olurken dudaklarımı araladım. "Beş dakika çoktan geçmedi mi?" Şahsen beni duymuyor oluşuna başka zaman dilimi içerisinde, başka bir durumda olsaydık gülebilirdim ama şuan ikimizinde kafasının az önce öpüştüğümüz dudaklarımızda olduğuna emindim. Pekâlâ, abim bir beş dakika daha bekleyebilirdi. O kadar üzüntümün, kırgınlığımın tek unutulduğu an Jaehyun ileyken, bu süreyi kısaltmak gibi bir amacım kesinlikle yoktu.
Boynumda oyalanmayı kesmiş, tekrardan yüzüme çıkıp dudaklarıma kapanmıştı. Bir yandan deli gibi öpüşüyor, diğer yandan ellerimi Jaehyun'un çıplak teninde gezdiriyordum. Kesik kesik aldığı nefeslerle, uzayan saç tutamlarıyla, beni öpen şişmiş dudaklarıyla ne kadar kusursuz göründüğünden haberi yoktu. Birkaç dakikanın sonunda dudaklarımız birbirinden ayrılmış, alınlarımız çoktan birbirine yaslanmıştı. Saç tutamlarımız karışırken Jaehyun bir yandan ıslak ve kızarmış dudaklarımın üzerine ufak öpücükler bırakıp çekiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş teninde parlıyor || jaedo
Fanfictionkapımı çalıyorsun, rüzgârın esintisi dağıtıyor saçlarını.
kırgın gözlerin ne hoş gözüküyor::
En başından başla