Sorularımı sorarken, korksam da sesimin ürkek çıkmamasına sevinmiştim. Adam gülümseyerek kafasını salladı, "tabii ki de adımı öğrenebilirsin" dedikten sonra elini göğsüne koyup kafasını önüne indirerek, "Benim adım Luca, prensesim. Memnun oldum senin gibi bir prenses ile tanıştığıma" diye cevap verdi.

İsmini söyledikten sonra, "Sorduğun diğer soruya gelince. Bende senin gibi tedbir aldım güzelim. Bilemezdim senin bana ihanet edip etmeyeceğini." Diye cevap verdi.

Ateş'in dediğini yapıp buradan gitmek istiyordum, bir an önce. Bunun için "Luca bey. Gördüğünüz üzere ben size ihanet etmedim. Belgeleri de getirdim. Elimdeki belgeleri size verip bir ana önce buradan gitmek istiyorum. Siz bana söz verdiğiniz." Dedikten sonra taksiyi işaret ettim, "Bakın taksi de beni o yüzden burada bekliyordu. Belgeleri verdikten sonra gidebilmem için. Bu yüzden adamı korkutmanın bir anlamı yok bence. Şu an neye uğradığını şaşırmış şekilde. Alın belgeleri ben de gideyim" derken ikna edici olmaya çalışıyordum.

Adını öğrenmiş olduğum ama hiç memnun kalmadığım Luca, elini kaldırıp parmağını sağa sola sallayarak, " yo yo yo hiç bir yere gitmiyorsun prensesim" diye cevap verdi.

Luca'nın cevabı üzerine, korku artık tüm bedenimi ele geçirmişti. Ne demek istiyordu bu adam. Nasıl gidemiyordum. Bir şeyden mi şüphelenmişti. Yoksa beni öldürmek mi istiyor. Diye bir sürü soru vardı kafamda. Bu soruları, korku içinde "Na.. nasıl.. bi.. bir yere gitmiyorum?" Diye kekeleyerek konuştum. Benim kekeleyerek konuşmama Luca denen adam kahkaha attı.

Bu kahkahaya sinirlenerek, "Ben sizin söylediklerinizi yaptım. Sizde bana verdiğiniz sözü tutun. Hayatımı riske atarak belgeleri getirdim. Ve şimdi belgeleri size verip buradan def olup gideceğim. Tam da anlaştığımız gibi" diye hızlı ve bağırarak cevap verdim.

Luca yüzende manyak bir gülümseme ile "Sen benim prensesimsin. Ve prensesler, prenslerinin yanında olmalı. Sen de benim yanımda olacaksın." Demesi üzerine şaşkınlıkla sesim gerekenden daha kısık ve çatallı çıktı. "ne saçmalıyorsun sen? Manyak manyak konuşma. Ben kimsenin prensesi değilim. Ve olmayacağım. Al şu lanet belgeleri ve beni rahat bırak tamam mı." Derken sesim sonlara doğru yükselmişti. Konuşmam bittiğinde. Belgeleri ona doğru uzattım.

Bu manyak benden şüphelenmemiş aksine sahiplenmişti. Allah kahretsin ki hiç biri bizim planladığımız ve tahmin ettiğimiz gibi olmamıştı. Ateş'in söylediği gibi, bu adamın benden beklentisi vardı. Ancak bu beklenti ne benim ne de Ateş'in aklından geçmemişti. Kimin aklına gelirdi ki. Adamın manyak ve saplantılı biri olacağı.

Ne yapamam gerekiyordu. Neyi nerde yapmam gerekiyordu. Hepsi karma karışık bir hale gelmişti. Tam anlamıyla tüm plan boka sarmış. Ve bu manyak jammer getirip irtibatı kesmişti. Bu da yetmemiş gibi beni kafaya takmıştı. Artık ne bok yiyeceğimi bilmiyordum. Kafayı yemek üzereydim. Bu manyağın yediği gibi.

İçeriye gireli beş dakika kadar ya olmuştu ya olmamıştı. Ancak bir an önce çıkmam gerekiyordu. Artık belge melge umurumda bile değildi. Belgeleri vermeyeceğime dair kendime verdiğim söz bile umurumda değildi. Belgeyi alıp istediği yere gidebilirdi. Yeter ki beni bıraksın istiyordum. Bu psikopattan kurtulmalıydım. Eğer kurtulamazsam başım olduğundan daha fazla belada olacaktı.

Benim bu konuşmamın üzerine Luca, psikopatlığını sergileyerek, sesine romantizm ekleyip, " Biliyor musun Güneş? Seni genellikle ben takip ettim. Partiye geldiğinde seni görür görmez hayran kaldım. Her hareketini dikkatle izledim. O izlediğim hallerin beni sana bağımlı yaptı. Ateş ile olan yakınlığını bile kıskandım. Ancak bunun senin için bir görevden başka bir şey olmadığını bildiğim için. Çok fazla üzerinde durmadım. Dört gözle bu günü bekliyordum. Ve sonunda geldi. Artık sen benimsin ve benim olacaksın. Seni benden kimsenin almasına izin vermem." diye deli deli konuşmaya devam etti.

VAROLUŞ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now