-peki efendim çok naziksiniz teşekürler .
-rica ederim. bu sefer gerçekten evden çıkarak bahçedeki arabama yöneldim yağmur durmuştu ama hava hala soğuktu ben arabaya daha binmeden ilerden gelen alacayı gördüm , onu gördüğümde kesinlikle telaşa kapılmadım çünkü bu küçük sırrımı oda biliyordu
-naber seni küçük kaçak. yanıma gelip arabaya yaslandı göz kırptığında küçük tek taraflı sol yanağındaki kamzesi gözüktü keşke daha büyük olsaydı da ısırsaydım çünkü kesinlikle gamzelere zaafım vardı parmak uçlarımla yükselerek dudaklarımı küçük gamzesine bastırdım boyumun kısa olmasından nefret ediyordum aslında çokta kısa değilim 1.68 olmama rağmen etrafımdakilere göre fazlasıyla sırıtıyordum
-meydan pazarına inicem , sen ne neden geldin ?
-ha öyle mi bende sana tatsız bir haber getirdim
-tatsız bir haber mi ne oldu ? kötü bir şey yok değil mi ?
-hayır kötü bir durum yok aslında sizin için yok
-ne olduğunu anlatıcak mısın ? Alaca. benden sadece iki yaş büyük olduğundan ona ismiyle hitap ediyorum ben yirmi iki o yirmi dört yaşında ama drakonla aramızda beş yaş vardı ona abi diyordum
-şu rakip krallıklardan birinin varisini sarayda misafir edicekmişiz yarın öğleden sonra burda olucakmışlar
-iyi ama bunun neresi kötü ki anlamadım
-gelen kişi kurtadamlardan oluşan mandrel krallığı gelen varisi tanırım ve kendisinden pek haz etmem tam bir ruh hastası
-ah ! alaca ben de kötü bir şey oldu sandım görmezden gelirsin olur biter
-ya o kadar kolaydı adamın suratını gördükçe kan tepeme çıkıyor ve ne kadar kalacağıda belli değil. bu hareketlerine gülmek istesemde kendimi tuttum çünkü ne kadar sinirli ve canının sıkkın olduğu bir metre uzaktan anlaşılır
-takma bu kadar gerekli yerlerde ben sana yardımcı olurum
-sağol güzelim , hadi ben seni daha fazla tutmıyayım bu kılıkta fazla durma burda . eğilip yanağımı öptükten sonra kenara çekilerek benim için arabanın kapısını açtı , direksiyona geçerek ona uzaktan öpücük attım
-sıkma canını bu kadar sende istersen eve geç yuliver evde sana bir kahve yapsın hava çok soğuk zaten üşümüşsündür.
-çok iyi olur hadi sana görüşürüz.kapıyı kapattıktan sonra arabayı çalıştırdım hala içeri geçmeyen alacaya el sallayarak bahçeden çıktım ve meydan pazarına doğru yol aldım
###
Hava hala düzelmemişti elimdeki paketlerde oldukça ağırlaşmıştı gerekli gereksiz bir sürü şey almıştım ama yinede seviyordum tabii böyle oluncada ev dolup taşıyordu ama benim bunun içinde bir çözümüm vardı fazla olan eşyalarımı yuliver aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordum , elimdekilere tekrardan göz atınca bu kadar alış veriş yeter olduğunu düşündüm zaten yağmur çisellemeye başlamıştı bile , pazarın başına doğru yürümeye başladım tabii bu oldukça zor oldu çünkü etraf fazlasıyla kalabalıktı çıkışa vardığımda saçlarım yağmurdan dolayı nemlenmişti büyüyle gizlediğim arabamı görünür hale kıldıktan sonra paketleri arabaya yerleştirdim bagaj kapısını kapattıktan sonra ön tarafa tam biniyordum ki hemen pazara yakın olan ormanda bir ulama sesi duydum bu bana tuhaf geldi çünkü krallıkta küçük hayvanlar dışında yırtıcı hayvanlar bulunmazdı bir baksam iyi olucaktı kapıyı kapatıp az önce görünür yaptuğım arabayı tekrardan gizledim ve daha sonra ormana doğru yavaş ve temkinli adımlarla yürüdüm başlarda her şey normalken daha fazla ilerledikçe kan damlaları gördüm korksam da devam ettim ama bu sefer daha sık adımarla pazardan fazlasıyla uzaklaşmıştım oramanın derinliklerine yaklaştıkça tuhaf sesler duydum sanki bir şeyler sökülüyormuş gibi artık gerçekten sorun olduğunu anladım, yürüdükçe seslere yaklaşıyordum eğer başıma bir şey gelirse büyüyle müdahele edebilmekten başka çarem yoktu , ben asla abimler gibi yetişmedim onlar bir çok savaş gördü dövüşlerde çok iyiler hep en iyi olmak için eğitildiler ama ben küçüklüğümden bu yaşıma gibi sanki her an solucakmışım gibi özel bir çiçek gibi büyütüldüm ne istediysem oldu zaten bunun için sarayda değilde iki katlı dubleks bir evde yaşıyordum çünkü saraydaki o boğucu ilgiden oldukça rahatsız oluyordum , bunu kız olduğum için yapıyorlar sandım ama diğer krallıklardaki kız varisler bana göre bilakis fazlasıyla katı bir şekilde yetiştirilmişlerdi .
Arkamda çalılıklardan gelen hışırtı seslerindi duyduğumda olduğum yerde durdum , bu seslere bir de hırlama sesleri eklenince oldukça tedirginleştim evet korkuyorum ama bunu o arkamdaki yaratığa belli etmememem gerek şimdi tek yapmam gereken arkama hızlıca dönüp onu dondurmak ve o çözülene kadar burdan kaçmam gerek ama ya da yavaşca dönmek belli etirmeden, ürkütmeden sonuçta arkamda ki şeyin tam olarak neye benzediğini bilmiyordum ah keşke bugün o eğitimleri iptal ettirmeseydim böyle bir şey olmıyacaktı , ben salakça düşünüken arkamdaki yaratıkın bana doğru geldiğini hissetim hadi kızım korkucak bir şey yok yana doğru bir adım attım ve usulca döndüm elimi tam kaldırdım ki gördüğüm şeyle kala kaldım iki veya iki buçuk metre civarında dişlerinden akan kanla aynı renk olan gözleriyle bana bakan bir bulut gibi beyaz renk olan kurt bana beni öldürecekmiş gibi bakıyordu tam elerimi kaldırmış onu donduracaktım ki çevik bir hareketle üstüme atladı ben dengemi kaybedim sırt üstü yere düştüm başım fena zonkuluyordu başımdan akan sıvıyı hissettim olayın anıyla kapattığım gözlerimi açtığımda bana üsten bakan kurdu gördüm belli belirsizlik arası azımdan çıkan kimsin demek istedim ama anladığını sanmıyorum ve zaten daha sonra bilincim kendini karanlığa bıraktı
*************
YOU ARE READING
KAN KRALİÇESİ
Fantasy-Burası sidelya krallığı burda kafana göre davranamazsın anladın mı beni. sert çehresini kaldırarak bana baktı onu ilk gördüğümdeki bakışlarıyla bakıyordu -öyle mi...
1.bölüm [SİDELYA KRALLIĞI]
Start from the beginning