(Nil)                           (Emell)

"Fön makinesini, alabilir miyim?" Nil bana bakıp gülümsedi. Ben tekli koltuğa geçtim ve havluyu çıkartıp saçımı taradım. Nil fön makinesini takmıştı. Bir fırça aldı ve arkama geçti.
"Ben yapardım kuzum. Sen de hazırlan."

"Saçımdakileri sökeceğim sadece, birazda makayaj. Hadi dön sen." Önüme baktım. Nil makineyi çalıştırdı, önce kuruttu, sonra da fon cekti. Yarım saat sürmüştü saçımı yapması. Makineyi kapattı ve aynanın karşısına geçti. Bende kalktım ve aynanın karşısına geçtim.

Onun saçındaki bigudileri çıkarttım. Kenardaki spreyi aldım ve saçına sıktım. Gülümseyip birbirimize baktık. Ardından ikimizde hafifçe makyaj yaptık.

Gözüme hafif krem ve sarı tonlarında far, rimel ve eyeliner sürdüm. Dudağıma da hafif pembe bir ruj ve parlatıcı. Saçımın yarısını arkadan topladım, önden perçemlerimi çıkarttım.

Nil de gözlerine, mavi tonlarında hafif far, rimel ve eyeliner sürdü. Dudağına da, hafif kırmızı tonlarında ruj ve parlatıcı. Saçının sağ tarafına, incili bir toka taktı ve bana döndü. Elini karnıma uzattı ve okşadı. Çocuklarda hareket ediyorlardı.

"Teyzem, sizin anneniz ne kadar güzel ya. Siz de onun kadar güzel olacak mısınız acaba?" Tebessüm edip Nile baktım. Öne eğildi ve bana sarıldı. "Her şey için teşekkür ederim, Emel." Ben de ona sarıldım.

"Bende, her zaman benim yanımda olduğun, olduğunuz için teşekkür ederim." Birbirimizden ayrıldık. "Ayakkabılarımızı giyip çıkalım da, Peraya bakalım." Koltuğa oturdum ve beyaz spor ayakkabımı giydim. Nil de, kalın topuklu bir ayakkabı giydi.

İkimizde odadan çıktık. Pera yan odada kalıyordu. Kapıyı çaldık ve içeriye geçtik. Pera bize döndü ve gülümsedi.

"Nasıl olmuşum?" Ellerini iki yana açtı. Nil ve ben gülümseyip ona yaklaştık ve sarıldık. Ardından geri çekildik.

"Çok güzel olmuşsunuz, gelin hanım." Gülümsedi. "Siz abla kız konuşun. Ben de, gidip bir kocama bakayım." Onlardan ayrıldım ve odadan çıktım. Kendi odamıza doğru ilerledim ve içeriye girdim. Eren, kravatını takmaya çalışıyordu. Kolunu, hafif hafif kaldırabiliyordu. Kapıyı kapatıp hemen onun yanına geçtim. Gömleğinin yakalarını yukarıya kıvırdım ve kravatını düzeltmeye başladım. Elim, yarasının olduğu yere değince, bir anda yerinde sıçradı. O sıçrayınca, ben de irkildim.

"İyi misin? Özür dilerim." Gözlerime baktı. Diğer elini kaldırdı, önüme gelen perçemi arkaya doğru sıkıştırdı.

"İyiyim güzelim. Korkutmak istemedim." Kravatını bağladım ve hafifçe sıktım. Yanağını öptüm ve geri çekildim. Beni kendine çekince, göbeğim araya girdi. Hafifçe gülüp başımı eğdim.

"Birileri aramıza girmeye çok meraklı." O da hafifçe güldü. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. O da bana baktı. Dışarıdan sesler gelmeye başlamıştı. "Ben çıkayım, gelmeye başladılar. Sende Metelerin yanına geç istersen." Ondan ayrıldım ve odadan çıktım.

Kapıya doğru yürümeye başladım. Nil gelen kişileri içeriye alıyor, selamlıyordu. Nil'in yanına geçtim. Kapıdan Kehribar abla girdiği gibi, yanımıza koştu.

"Nil, keça min a delal, hêvîyên baş. Emel, keça min, Zayîn Çi dem?
*Nil, kızım, hayırlı olsun. Emel, kızım, senin doğumun ne zaman?*

Nil ile birbirimize baktık ve yüzümüzü buruşturduk. Telegraf Kehribar. Nil öne doğru uzandı ve birşeyler söyledi. Ardından onu da içeriye geçirdi.

Yanlış Zaman ♡ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin