"Bir de gülüyor musun!" dedi kız acıyla, yüzünü göğsünden asla kaldıramayacak gibiydi. Yanakları yanıyordu. "Ne yaptım ben!"
Draco daha fazla güldüğünde acıyla karışık, utanç içerisinde inledi sadece.
Slytherin takım oyuncuları sahanın bir ucuna yavaşça inmeye başladılar, inenler çıkışa doğru giderlerken havada durmaya devam eden Gyrffindor oyuncuları sıraya dizilmiş, tezahüratlar eşliğinde seyircilere el sallıyorlardı.
"Buradan gidelim, buradan gitmemiz lazım." dedi kız aceleyle. "Nasıl gideceğiz?"
Draco onu zorla kendinden uzaklaştırdı ve kızın kaygı dolu yüzünü incelerken kısık seslerle gülmeye devam etti. Hermione şaşırdı. Draco'da gördüğü, dün denizin ortasındayken ilk defa şahit olduğu o gülüş vardı yüzünde. Gerçek, samimi, kızarık- tıpkı bir bebek gibi pembe yanaklar, son derece savunmasız.
"Senle ne yapacağım ben böyle," dedi çocuk başını iki yana sallarken, Hermione'nin alnını öptü. Dudakları orada kaldı, Hermione dudaklarının güzel bir gülümsemeye döndüğünü hissedebiliyordu.
"Asıl ben kendimle ne yapacağım? Tepkiden önce zihinle ilerlemeden yanayım oysa şu an her şey içgüdülerimden ibaret." Yukarıdaki tezahüratlara karışık Draco'nun adını seslenen imalı ıslıkları duyduğunda Draco'nun canını acıtacak kadar kollarını sıktı. "Aman Tanrım- tek istediğim sana ulaşmaktı. Onları unuttum. Buradan gidelim, lütfen, buradan gidelim."
Slytherin takımı sahanın çıkışına giderlerken içlerinden birkaç erkeğin arsız ıslıkları gözlerini utançla yummasına neden oldu. "Yüzümü kaldıramam şimdi ben. Nasıl gideceğiz? Aman Tanrım- yukarıda profesörler de vardı. Flitwick, Snape, Dumbledore! McGonagall! McGonagall da oradaydı değil mi!"
Draco'nun dudakları şakaklarına kaydı, hâlâ gülümsüyordu, teninden yayılan ateş genç kızın yüzüne ılık ılık çarpıyordu. Bu soğuk havada kızın iliklerini ürperten Draco'nun sıcaklığı kokusuyla burnuna vuruyordu. Genç adamın gözleri ilerideki takım arkadaşlarına gitti, onlara dik dik bakarken, "İçgüdülerini seviyorum." diye mırıldandı. "Beni her zaman şaşırtıyorlar."
Sonra kızdan ayrılıp yerdeki süpürgesini aldı, Hermione'nin bir elini sıkıca kavradı ve yürümeye başladı. Hermione gözünü yere dikmişti, yanakları cayır cayır yanıyordu. Tartışmasız hayatında bu kadar utandığı başka bir zaman daha hatırlamıyordu.
Tüm okulun önünde Draco'yu öpmüştü. Rol çalmıştı, Draco'yu bile şaşırtmıştı, kim bilir yukarıdaki öğrencilerin arasına karışmış arkadaşları ve dahası her birinin dersine katılımıyla dikkat çeken Profesör'leri neler düşünüyordu.
"İşte çiftimiz de sahadan ayrılıyor!" diye haykırdı Zacharias mikrofonlara, sesi sahada yankı yaptı. Onlardan çekilen bazı bakışlar da bununla birlikte onlara geri döndü. "Ve böylece bu da benim son maç sunumum olacak, teşekkürler Hogwarts! Siz harikasınız!"
Hermione Draco'nun elinden güç almak istercesine sıkıyor başını asla kaldırmıyordu. Eğer Draco'yla teması keserse hemen şuracıkta bayılabilirdi. "Lütfen beni bırakma." dedi acıyla. Parmak boğumları bembeyazdı.
Draco yürümeyi kesmeden onu şakağından öptü, ayrılmadan önce, "Seni asla bırakmam," dedi yoğun bir sesle.
Hermione onun sesini ve sesindeki aşkın gücünü duymasıyla daha iyi hissederek titreyen bacaklarına hakim olabildi. Kapıya vardıkları sırada Gyrffindor oyuncuları da sahaya inmeye başlamışlar, Harry'nin ardı sıra havadaki birkaç daire ve son dönüşlerle yavaşça inmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MudPureBlood | Draco Malfoy & Hermione Granger
Fanfiction"Yazın sonunda bambaşka biriydin o zaman. Yetenekli, güçlü ama çok şey görüp geçirmiş biri." Draco acıyla karışık güldü. "Sanırım. Tek bildiğim artık çocuk olmadığımdı." Hermione içindeki coşkun merhamet hissine karşı koyamıyordu daha fazla. "Sana s...
❇ Korku
En başından başla