Oturunca gözlerini kırpıştırdı, ardından ovaladı. Kageyama'ya bir bakış attıktan sonra gözlerini kapatıp esnedi. Kollarını uzatıp omuzlarını yuvarladı. Yanındakinin kim olduğunu fark edince donup kaldı.
Hinata gözlerini açıp yeniden Kageyama'ya baktı. Gözleri acayip şekilde genişlemişti. Ona bakakaldı, bedeninin ve zihninin kontrolünü kaybedecek gibi oldu.
Sayuri, Hinata'yı kesinlikle uyarmamıştı.
"B-Ben... Ne?" diye sordu Hinata. Neler olduğunu çözmeye çalışırken içindeki tüm duygular birbirine karışıyordu.
"Sayuri beni çekime davet etti." dedi Kageyama, Sayuri'yi suçlamak istemiyordu ama tamamen onu suçluyordu şu an.
Hinata kafasını sallayıp "B-Beni de." diye mırıldandı.
"Belli oluyor." derken göz devirdi Kageyama da.
Birbirlerine bakarlarken arabanın içi sessizleşti ve fark ettiler ki bugün, her şeyi açıklığa kavuşturacaklardı. Ya da en azından, yeniden konuşmaya başlayacaklardı.
"Ben-"
Kageyama'nın sözü, Hinata'nın ona yaklaşmasıyla kesildi. En başta Kageyama, o aptalı itmeye hazırdı. Hinata'nın kendisine vuracağından emindi çünkü. Onun dudaklarını kendi dudakları üstünde hissettiğinde donakaldı.
Sadece birkaç saniye için orada durmuşlardı. Buna zar zor öpücük denilebilirdi. Gerçi bu, o kadar da önemli değildi. Sonuçta Hinata yapmıştı. Bunun anlamı.. onlar için bir şans olduğuydu. İkisi için...
Kageyama kendini toparlayamadan önce Hinata, bir çırpıda arabadan çıkıp Sayuri ve babasının yanına gitti.
İzlemekten başka bir şey yapamamıştı Kageyama, iç çekip o da onları takip etti.
Arkalarından yürürken kendini silkeledi. Sayuri'nin yardım etmeye çalıştığı -denediği- bugün, Kageyama ve Hinata'yla ilgili değildi. Sayuri ile ilgiliydi. İkisi de arkadaşlarını desteklemek için buradalardı.
Göz göze geldiklerinde Sayuri'ye bir gülümseme gönderdi Kageyama. Çekim başlayana ve Sayuri'nin babası, onları alma zamanına dek hepsine veda edene kadar her şey iyidi.
Alfabetik sırayla gittiklerinden dolayı Sayuri, her zaman son sıralardaki modellerdendi. Üçü yakınlardaki bir banka oturmuş, günlük konulardan sohbet ediyorlardı. Biraz garip bir ortamdı ama o kadar da kötü değildi. Kageyama ve Hinata, arada birbirlerine baksalar da hiç birebir konuşmuyorlardı.
Sayuri'yi saç ve makyaj için çağırdıkları sırada, ikilinin arasına büyük bir gariplik yerleşti. Birbirlerine aynı anda baktılar, gözleri buluştu. Gözlerini kaçırdı ikisi de, sanki bakıştıklarında bir şey hissetmemiş gibi davranmayı seçtiler.
"Şey, uh-"
Kageyama'nın sözü, tiz bir sesle kesildi. "Hiiiinata-chaaan!"
-
[Ç.N.: sabır çekiyorum, yirmi sekizdeyim şu an. siz?]İki çocuk da kafasını kaldırdı; gelen ince sesli, sıkı bir tişört ve şort etek gitmiş olan kıza baktılar. Geldiğinde Hinata'ya sarıldı, sanki onu büyük göğüsleriyle boğuyor gibiydi. Kageyama kaşlarını çattı. Bu garipti ama Hinata'yla biraz baş başa kalmak istiyordu. Konuşacakları şeyleri vardı.
"Uh, hey, şey..." Hinata'nın sesi gittikçe azalıyordu.
Hinata'nın, kızın adını bile hatırlayamadığını görünce sırıttı Kageyama. Önyargılı olmak istemiyordu ama kızda, okula koşup oradaki tüm tatlı çocukları kendine aşık etmek isteyen, cömert bir model tipi vardı. Kageyama yere baktı, bu şekilde düşündüğü için kendini kötü hissetmeye başlıyordu. Onlar Sayuri'nin birlikte çalıştığı insanlardı. Sayuri, tüm modellerin böyle olmadığının kanıtıydı. Bu şeyler sadece klişeydi.
Kız kendini yeniden tanıtmaya başladı. Aslında, Kageyama öyle varsayıyordu çünkü neredeyse hiç dinlemiyordu onu. Kız Hinata'nın yanına oturup onunla konuşmaya başladı.
"Hinata-chan, kız arkadaşın var mı?" diye sordu, koluna sarılıp göğsünü oraya dayarken ve masumca gülümserken.
Kageyama, onu bırakıp gitmesini içinden geçirdiği için suçlu hissetmişti yine. Belki bunu yapmamaya çalışabilirdi ama kendisini, Hinata'yı kıskanmaktan alıkoyamıyordu. Kendisi ile onun arasında olanlar şu anda çok hassastı ve onu kaybetme korkusu yaşaması çok normaldi.
Kız Kageyama'ya göz gezdirip yeniden Hinata'ya döndü ve daha çok gülümsedi. "Eee?" dedi sorarcasına.
"Um, hayır... Kız arkadaşım yok." diye mırıldandı Hinata, kızın göğüslerini dayadığı koluna bakarken.
Bu bakış, rahatsız olmuş bir bakış mı? diye merak etti Kageyama. Yoksa sadece manzarayı mı izliyor?
"Oh, bu iyi. Peki bu cuma boş musun?" Sözü hiç dolandırmıyordu bu kız, değil mi?
Kageyama, neden Hinata'nın kızlar tarafından bu kadar çok ilgi aldığını anlayamıyordu. Tatlılığından dolayı mıydı? Yoksa o garip, çekici turuncu saçlarından mı? Gülüşünden mi? Gözlerinden mi? Kageyama'nın gözleri Hinata'ya kaydı ve saydığı hiçbir şey hakkında bir kusur bulamadı onda. İnsanların dikkatini çeken şey, onun tamamıydı. Genelde kızların dikkatini tabii..
Hinata'nın da gözleri, kıza utangaç bir gülümseme vermeden önce Kageyama'ya kaydı. "Aslında, bu hafta sonu tamamen doluyum. Kageyama ve ben fazladan antrenman yapmak zorundayız."
Böyle bir şey yoktu. Aslında, konuşmadıkları zamandan beri beraber daha çok antrenman yapmaları gerekecekti muhtemelen ama bu, planlanmamıştı.
Kageyama gülüşünü saklamak zorundaydı. Hinata, kızı istemiyordu.
"Oh..." Kız yeniden Kageyama'ya bir bakış attı, konuşmak üzereydi ki susmayı tercih etti.
Somurtup Hinata'nın yanağına bir öpücük kondurdu. "Yakında görüşürüz, Hinata-chan. Sana vermesi için Sayuri'ye numaramı bırakacağım. Ara beni!"
Hinata cevap vermedi, sadece giderken arkasından el salladı.
"Tüm bu kızlar beni öldürecek. Hiç yalnız bırakmıyorlar." diye şikayet etti Hinata, kafasını banka yasladı.
Kageyama kıs kıs gülüyordu bu sırada. "Bu senin suçun, aptal. Bir şansları olduklarını düşünmelerini sağlıyorsun."
"Sağlamıyorum!" diye karşı çıktı Hinata, kafasını kaldırmış yanındaki bedene bakıyordu. "Onlar öyle sanıyorlar!"
Kageyama sorusunu yöneltmeden önce bir süre duraksadı. "Ve sen de onlarla ilgilenmiyorsun?"
Hinata sessizce Kageyama'ya baktı. Yanakları yavaşça kızardı ve kafasını çevirip yere bakmaya başladı. Kageyama sırıttı. Hayır, Hinata hiçbiriyle ilgilenmiyordu.
"Her neyse!" diye bağırarak ayağa kalktı Hinata. Normal tonda konuşmadan önce etrafına bakındı. "Sayuri'nin saç ve makyajı bitmek üzere. Yakında gerilmeye başlayacaktır. Gitmeliyiz."
Kageyama ciddiliğini arttırıp kafasını salladı, Hinata ile saç ve makyajın yapıldığı yere doğru yürümeye başladılar. Eğer diğer insanların yürüdüğünden daha yakın şekilde yürüyorlardıysa da ikisi de bunu değiştirmek istemedi. Hinata'nın eli Kageyama'nın eline değince ikisi de bundan bahsetmeye gerek bile duymadılar.
Hinata'nın açıklayacağı çok şey vardı, bu kesindi. Kageyama yanında kısa kalan ve kızarmış olan çocuğa bakıp gülümsedi. Şu anda o şeylerin hepsi bekleyebilirdi.
———————————————————————
SONUNDA BARIŞTILAR 😭🤲🏻 her şeyi henüz konuşmasalar da şimdilik bu bile yeterbu bölüm hariç kitabın bitmesine 7 bölüm kaldı 🥳🥳🥳🥳 duyurayım dedimm çünkü bunun anlamı smuttan 6 bölüm uzağız demek 😌✋🏻
sonraki bölümde görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...
Bölüm On Dokuz: Arkadaşlar
En başından başla