"Kalksana lan üstümden zaten hayvan gibisin."

"Beni odalara sokup öpen sensin küçük hanım."

"Ama bunu isteyen sendin.!!"

Kapının kolunun tekrar dönmesiyle korkum biraz daha fazla artmıştı. Kerem üzerimden kalkıp kapıya yöneldi ve kilidi açtı. İçeriye leş gibi içki kokan bi hayvan girdi. O kadar çok sarhoştuki ben ne olduğunu anlamadan ayaklarımın önüne düştü. Hızla yerden kalkıp çıkışa yürüdüm. Tam kapının önünde Kerem kolumu tutup beni kendine çevirdi. Vücutlarımızın arasında milim boşluk yoktu.
"Gecemi yüzün kadar güzelleştirdiğin için teşekkürler."

"Senin için yapmadığımı sende biliyosun Kerem. Uzak dur benden bırak peşimi.!" fazlaca sert çıkıştığımın farkındaydim ama buna mecburdum. O kapıdan içeriye giren o adam olmayabilirdi. Murat bizi o halde görseydi bacaklarımı kırardı. O erkek olduğu için herşeyi yapmasına müsade vardı ama bize gelince durum tam tersiydi. Sırf kadın olduğumuz için çoğu şeyden mahrum kalmıştık.

Kerem kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu. Ona ne bakıyorsun bakışımı yollamama bile izin vermeden dudaklarıma yapıştı. Bu seferki öpüşü hiçte az önceki gibi değildi. Öpüşü kana susamış bir vampirden farksızdı. Kapıyı ayağıyla kapatıp beni duvarla kendi arasına aldı. Biraz daha öptükten sonra kafasını geri çekti ve tam gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.

"Kızım şu beynine benden kurtuluşunun olmadığını sok. Ulan bi erkek bi kıza bunu keyfine söylemez anlasana. Mal mısın? Anla!!Aç şu gözünü artık. Seni sevdiğimi anla." Konuşmasının sonunda doğru çaresizliğini vurgulanmıştı ve bu beni bitiriyordu.

"Kerem sende şunu anla; ben hiç tanımadığım adını bile daha yeni öğrendiğim birini nasıl severim, hadi sevdim diyelim nasıl güvenirim?" Gözlerimdeki yaşlar akmak için zaman kolluyordu ve en sonunda dayanamayıp ağlamaya başladım. Kerem gözyaşlarımı silerken konuşmaya başladı.

"Ağlamandan nefret ediyorum Arya ağlama."
Onu dinlemiyor hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Kerem ellerini yüzümden çekip belimden tuttu ve hiç beklemediğim bir anda sarıldı. Kafamı tam kalbinin üstüne koydu ve

"Bu kalbin atmasına neden olan tek şey sensin Arya. Senden vazgeçmemin mümkünatı yok. Lütfen gitme bu kalbi gidipte durdurma. Beni sensiz bırakma." Omzuma düşen bi damla yaşla kafamı kaldırıp Kerem'e bakmaya başladım. Ağlıyordu. Hayatımda ilk kez bir erkek benim için ağlıyordu ve ben ne yapacağımı bile bilmiyordum. Bi yabancıya mı aşık olmuştum yoksa aşık olmak istediğim bi adama mı?

Kafamda kurduklarımla gerçekte olanlar hiç bir zaman birbirini tutmamıştı. Herşeyde her olayda illaki bi tutarsızlık yaşıyordum. Kerem de durum değişmişti. Ne bir düzgünlük vardı ne de bir tutarsızlık. Ama sanki dokunsalar tekrar ibre tutarsızlığa dönecekmiş gibi geliyordu. Keremle birşeyler olsa bile kendi sorunlarımın arasından ona zaman ayıramamaya korkuyordum. Şu an onsuzluğu düşünemiyecek kadar erkendi. Bu sefer kafamda kurduğum bişeyde kararlıydim. Herşeyi zamana bırakmaya karar vermiştim. Sonuçta zaman herşeyin çaresi ve biz olmamız içinde tek çare zaman.

Kafamı indirip tekrar kalbinin üstüne koydum. Olması gerekenden daha hızlı çarpıyordu. Bir süre ortamdaki ses hariç çıt bile çıkarmadan öylece kaldık. En sonunda ben dayanamayıp kafamı kaldırdım ve konuşmaya başladım.

"Kerem ben seni bırakmayı şu andan itibaren düşünmüyorum. Ama aklıma takılan bişey var."

"Söyle." ifadesiz ve sert yüzü gerilmeme neden olmuştu.

"Benimle oyun oynamıyosun dimi? Ben senin sadece bi bahis değilim dimi? Lütfen öyleyse söyle başlamadan bitsin."

"Senin için asla iddaya girmem Arya. Sen beni diğer zengin züppelerden sandın ama ben seni aydınlatıyım BEN ÖYLE BİRİ DEĞİLİM." sesi olması gerektiğinden daha sertti.

Aşka İntiharWhere stories live. Discover now