Sıkılgan bir tavırla koridorda ilerlemeye başladım. Nereye gittiğimden bihaber olsam da... "Pekâlâ korumam, görevimiz ne?"
"Devletten çok büyük miktar para eksilecek." dedi umursamaz tavırlarıyla.
"Banka mı soyacağız?"
"Aynen öyle! Oradaki parayı alarak akademinin kendi hesabına ekleyeceğiz. Aslında bir şey değişmeyecek ama halk telaşlanmaya başlayınca işler çok daha zevkli bir hal alacaktır." İki koridor ayrımına geldiğimizde Ulaş bileğimden tutarak sol taraftan ilerlemeye başladı. Hadi ama... Sağ taraf her zaman iyidir. "Bu arada, sınavında başarılı olduğun için dediğin gibi rütben değiştirildi ve Kaan'a yakın bir seviyeye atandın. Üstelik neredeyse tamamlanmışların başları oldun sayılır. Doğal olarak bende koruman olduğum için seviye atlamış bulunuyorum. Minnettarım!"
Güzel... diye geçirdim içimden. Çok basit oldu ama sonuçta tam tahmin ettiğim gibi gidiyor.
Yedildiğim gün, Kaan'ın ekibine katılmayı kabul ettiğim gün elim kolum bağlıydı. Bu tarafa geçmem farz olmuştu artık. O gün Ecevit abi beni sarsarak "Bu bir oyun!" dediği an beynimde duran çarklar yeniden hareketlenmişti. Onlar bana oyun oynamıştı, bende buna karşılık verecektim. Kaan ve diğer tüm ekiplerin düşündüğü taraf değiştirmemdi fakat gerçek işte böyle değildi. O gün o kulübedeki son vedamdan önce korumalarıma ve Pusat'a gülümseyerek bir mesaj vermiştim. Ağzımı oynatarak 'asıl oyun başlasın' demiştim ve işte o an benim oyunumda başlamıştı.
Buradan elde ettiğim bilgileri kendi ekibime aktaracaktım. Bu amacımdaki tek engel ise iletişimdi. Dikkat çekmeden nasıl iletişim kuracağımı düşünüyordum hala. Artık bir telefonum yoktu. Kaan onu alarak parçalamış, ekibe ait bir telsiz vermişti. Dün geceden beri beynimin içinde gezinip duran, daha sonra duvarın dibine oturarak yumruğunu kafasına vurarak düşünen küçük Dicle artık delirmek üzereydi.
Sıkıntıyla sıcak nefesimi dışarı üfledim. Şu an banka hesaplarındaki parayı çalmak yerine kendi akademimde antrenman yapıyor olmalıydım. Yine de... İlk toplantıda ki ilk planım olan taraf değiştirme gerçekleştiği için mutluydum da.
"Odana git ve hazırlan Dicle. Kapıları kilitlenmiyor diye şikayet ettiğin odaların içinde silah dolapları ve ona benzer alet ve edevatlar var." Bana döndü ve meydan okurcasına sırıttı. "Eminim eski akademinde böyle kolaylıklar yoktur."
Kafamı sallayarak bende durdum. "Odayı keşfetme fırsatım olmadı ama sorun değil bulurum. Hazırlandığımda nereye gitmeliyim?"
"Bir yere gitmen gerekmiyor. Seni burada bekliyor olacağım."
Kafamı salladım. "Tamam."
Odama gelerek almam gerekenleri aldım, giymem gerekenleri giydim. Tabancalarımı ve telsizimi de ikinciye kontrol ettikten sonra derin nefes alarak odamdan çıktım. Gerginliğim elle tutulur cinstendi. Ta ki koridorda benim on kat daha kötü durumda olan Ulaş'ı görene kadar. Onun için elbet çok daha zordu. Onun hitabıyla ajan bozuntusu olmak ve o ajan bozuntularının koruması olmak onun için fazla büyük bedendi. Ve bu bedeni benimsemeye çalışıyordu.
Derin nefes alarak sahte neşeli maskemi taktım. "Hadi bakalım yeni çaylak korumam! Düşelim yollara!" Maskemin sahteliğini anlayamayan Ulaş neşe dolu sesime gözlerini devirse de dediğimi yaptı ve önden yürümeye başladı.
"Hiç endişelenmiyorsun. Hiç heyecanlanmıyorsun. Ne güzel!"
Gülümseyerek ona baktım. "Homurdanmayı kes asker!"
"Harika, şimdi de okul anılarımızdan bahsetme zamanı mı? Çünkü benim söyleyeceğim çok şey var da."
Odama girmeden önce sırıtan ve alay eden çocuğu şimdiden özlemiştim. Ani ruh değişikliğine alışmam gerekecekti sanırım. Bir şey demedim. Ne diyecektim ki zaten. Seni kandırdım falan mı? O zamanlar oynadığımız casusculuk oyununda aslında gerçek karakterdim, mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Teen FictionDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...
GGKM? 又 Bölüm 22
En başından başla