"Dondurma kalmış mıydı?"

Hoş,neyi anlatacağımı kendim bile bilmiyorken böyle bir şeye kalkışmam tamamen aptallık olurdu.


"Onu rezil edeceğim..."demiştim. Elim arabanın kapısında,irislerim ise hemen karşımdaki evimizdi. Sırtımdaki eli hissettim. "Emin misin?"demişti Jisung ve sadece kıkırdamakla yetinmiştim. Ufak bir doz bile yere yığılıp kalmam için yeterliydi bu yüzden basite kaçmak yerine dondurmalı viskiyi fazla kaçırmıştım sadece. Jisung'un manyak bir şişe deposu vardı ve bu boku sadece iki bardak içmeme rağmen zihnim çok çabuk bulanmıştı. "Beni korkutuyorsun it herif.." Hayıflanıyordu. Bunda haklıydı çünkü işin sonunda her an ona bela olabilirdim. Kapıyı açtım yavaşça."Neden korkuyorsun ki?"demiş ve çıkmadan önce son kez bakmıştım ona. Parmakları direksiyonu gergince kavramış bir şekilde duruyordu. Derin bir nefes verdi. "Babanın neler yapabileceğini biliyor musun?" Omuzlarımı silkmiştim ve yeniden gülmüştüm. "Ben onları biliyorum Jisung-gie..." Üzerime fazla gelemezlerdi. Bir çizgi vardı aramızda. Görünmez bir çizgi.

"Ama onlar benim neler yapabileceğimi bilmiyor."

Bu kadardı. Temkinli ifadesi yerini korurken arkamı dönmüş ve hızlıca arabadan çıkıp kapıyı kapattıktan sonra ilerlemeye başlamıştım. Birkaç saniye geçti.

"Gidebilecek misin?!"

Anlamazca başımı ona çevirdiğimde,"Evet, desem sanki gelebilecekmiş gibi konuşma!" diye bağırmış ve elimle ona gitmesini işaret ederken gülmüştüm. Geri önüme döndüm. Bahçe kapısının sınırlarındaydım fakat neyse ki çok da uzun sürmemiş,güvenlik kapısına varabilmiştim. Hava karanlıktı ve otomatik ışık,sarhoşluğun da etkisiyle yetersiz gelir gibi olurken bir süre uğraştırmıştı beni. Yardımcılar yoktu,akşam olduğu zaman annemler onları özenle evden gönderiyordu. "Açılsana.."demiştim huysuzca fakat neyse ki en sonunda açabilmiş ve mutlulukla içeri girmiştim. Güzel hissediyordum. İçimdeki arsız o küçük çocuğu bugün konuşturacaktım. Bay ve Bayan Hwang'la bir alıp veremediğim yoktu tek sorun-

Tek sorun O'ydu.

Bunun bilinciyle kapıyı çalarken de kafamdan bir sürü senaryo kurmuştum. Benden tümüyle uzak durması için elimde ne varsa onu yapacaktım. Sonuçların,elimi kolumu bağlamasını istemiyordum. Ne kadar ileri gidebilirdi?

Gördüklerini anlatacak kadar mı?

"Yongbok! Hoş geldin!"

İrkilirken gözlerim annemin parlak,bordo elbisesini bulmuş ve suratına çıktığında yüzümdeki gülümsemenin kırıldığını hissetmiştim. Neden bu kadar mutlu olduğunu biliyordum. Benim için olmadığını bildiğim kadar hem de. Sesi,ben geldiğim zaman hiç bu kadar canlı olmazdı. Sevinmezdi. Sürekli yan bir faktör olmak zorundaydı.

Öteki türlü yokluğumdan pek de rahatsız olmazlardı çünkü.

Yutkunmuştum. "Hoşbuldum."derken ondan gözlerimi kaçırmış ve hızlıca yanından çekip gitmiştim sonra. Ta ki kolumu tutana kadar. "İçtin mi sen?" Demişti şaşkınca. Onaylamama gerek bile yoktu. Yumruğumu sıkmış, kolumu ondan koparıp yoluma devam etmiştim. Tuhaftı. Merdivenlere giderken tüm düşüncelerim kapının ardında kalmıştı sanki. Hwang...buradaydı fakat onu görmek bile istemiyordum. Sadece odama gitmek ve sabah oluncaya kadar çıkmamak istiyordum.

Ama şansın yüzüme güleceği yoktu.

"Odana-odana gideceksen sessizce git. Hyunjin uyumaya gitti."

'O zaman hazırlıklı ol.'

Merdivenlerin başındaydı adımlarım bunu söylediğinde. Neden,demek istemiştim fakat cevabı zaten biliyordum. Bacaklarımdaki tüm güç çekilir gibi olurken,"Tamam."diye fısıldamış ve sinirden suratımın yandığını an be an hissederken duraksayan adımlarım yola devam etmişti. Nasıl üst kata vardığımı bilmiyordum bile. Aşıyordu,tek düşündüğüm şey buydu.

Domino | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin