19.Bölüm- Gedik Ailesi

En başından başla
                                    

"Sizin evde olacak bir akşam yemeğinde neden takım elbise giyiyorsun?" Gülüşü kulağımı bulurken, gülümsedim.

"Annem, çok sever. Beni veya babamı takım elbise ile gördüğünde sevinir ve ev yemeklerinde bir misafirimiz varsa böyle giyinmemizi rica eder. Daha doğrusu emreder." Annesi ile ortak noktamızın birini bulmuştuk bile, takım elbiseyi her zaman üstünde beğenmişimdir. Yapılı vücuduna tam oturan ceketi, kaslarına özel olarak dikilmiş gibi duran gömlekleri ağız sulandırıcı bir görüntü yaratıyordu. Çalışan kızlar gerçekten şanslıydılar, onlara yüz göstermese de mükemmel bir erkek görünüyordular.

Hatta duyduğuma göre kadınların, dizlerinin üstünde etek boyu yasaktı ve gömleklerin iki düğmeden açık olmayacaklarına göre bir madde vardı. Bunu duyduğum da attığım kahkahaları kimse atmamıştır.

"Baban veya kardeşin kızmıyor mu?" gözleri ile eteğimi gösterdiğinde, bacak bacak üstüne atarak sorunu cevapladım.

"Kardeşim biraz söylenir, fakat bana söz geçirmediğini bilir ve susar." Kaşlarını havaya kaldırarak, uzun süre baktı ve yola devam etti.

"Söz nasıl geçirilir yakında göstereceğim sana." Güldüm. Yolun geri kalanını sessizlikle geçerken bir evin önünde durmuştuk.

"Geldik." El frenini hızlıca çektiğinde çantamı almak için arkaya uzandım fakat o sırada ceketini almaya uzanmıştı. Burunlarımız birbirine değerken, dudaklarımıza milimler kalmıştı. Yavaşça bana yaklaştığında dudaklarını yukarı kıvrıldı. Dudaklarını dudaklarımın üstünde birleştirdiğinde öpmedi ve bir süre öyle durdu.

"Tam burada telefon çalması gerekiyordu." Gülümseyerek öpmeye başladığında, karşılık vermeye başlamıştım ki arabanın içinde yüksek seste müzik duyulmaya başladı.

"Şom ağızlı." Küçük çantamın içinde bile telefonumu kolaylıkla bulamıyordum. Bulduğumda kim olduğuna dahi bakmadan cevaplamaya bastım.

"Ne var?" sinirli çıkan sesim, öpüşmemizi bozması ve daha dudaklarına doyamadığım içindi.

"Kızım, iyi misin?" babamın sesi ile utangaçlığın dibine vurdum kendimi, birkaç gündür konuşmadığım gibi kötü bir şekilde açmıştım.

"Babacım, ben kim diye bakmadan açmışım da, Nasılsınız, ne var ne yok?"

"Biz iyiyiz. Sen nerdesin? Nabıyorsun?"

"Arkadaşlarım ile yemeğe gidiyoruz, babacım." Arkadan her zaman mırıldanan Berkay'ın sesini duyduğumda "Berkay mı orada?" telefonu babamdan aldığını çarpan kapıdan anlamıştım.

"Arkadaş diye babamı kandırırsın ama üstün zekalı kardeşi kandıramazsın. Oğuz'lasın dimi?" Oğuz'a baktığımda kaşlarını çatmış, bakıyordu. Kardeşimin asla kontrol edilemez sesini duymuş olmalıydı.

"Seni düzeltmek ister mi, üstün zekalı falan değilsin, aptal. Özel üniversiteye gittiğini belirtmek isterim ki, buda ailenin zeki çocuğu ben oluyorum. Son kurduğun cümleye gelirsem evet onunlayım. Şimdi annem ile babamı benim için öp, kardeşim." Gülerek telefonu kapattığımda, Oğuz istediği cevabı almışcasına gülümsedi. Hem çantamı hemde ceketini aldığımda arabadan indik.

Üç katlı evinin en üst katının yarısı kapalıydı ve yarısının tavanı açıktı. Buradan gördüğüm kadarı ile küçük bir salıncak vardı. Gece olduğu için evinin rengini tam olarak seçemiyordum fakat bahçesi çok büyüktü. Evinin kapısının önüne geldiğimizde elimde tuttuğum ceketini uzattım fakat o alamadan kapı açılmıştı ve bize gülümseyerek bakan güzel bir kadın ile karşılaştım.

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin