"Bay ego." Diye mırıldandı Çağatay birasını içmeden önce.
"Senin mi kelime dağarcığın yetersiz?" Cemre elini Eren'in bacağının üzerine yerleştirdi. "Eren bir cümleyi iki kere farklı şekilde kuramaz."
"Sevgilim beni övmesini iyi bilir." Dedi Eren gülerken.
"Yalan mı oğlum? Sen din dersinde bile 10 alırdın." Çağatay başını geriye doğru atıp içli bir kahkaha patlattı. "Bir keresinde hiç unutmam sırf matematiği iki basamaklı sayılara çıktı diye hoca tebrik etmişti seni."
"Kelime dağarcığıyla ne alakası var lan!" Eren botunu yere sürterek Çağatay'ın üzerine biraz taş fırlattı. "Bu kelime dağarcığının bile ne olduğunu bilmiyordur."
"Sen nasıl bitirdin okulu?" dedi Cemre hayretle.
"Bitirmedim ki, lise iki de okuldan attılar."
Gülmek bulaşıcıydı, günün yorgunluğu yüzünden bileğimde prangaların ağırlığını hissetmesem gülebilirdim belki de. Göksel'in ölümü hayatımda büyük bir çatlak yarattı, neşeli ve umutlu yanım çatlağın diğer tarafında bir başına kaldı banaysa gam ve keder.
"E ne oldu şimdi kapabildin mi kızı?" Eren, Cemre'nin elini yavaşça bırakıp birasını yerden almaya yeltendiğinde konuştu. "Bundan sonra ne yapacağız, aklından neler geçiyor."
"Hiçbir şey o kadar basit değil." Dedim. "Hem siz bir şey yapmayacaksınız, ben yapacağım."
"Al gene başladık." Eren derin bir iç çekti. "Ne zaman senin benim oldu da şimdi de olacakmış, ne bok yiyorsan bir kepçede bizim tabağımıza koyacaksın."
"Bir sıkıntı var değil mi?" Cemre gözlerimin içine kıstığı keskin bakışlarıyla bakarak konuştu.
Çağatay da birasını kenara bırakıp diğerleri gibi dikkatini üzerime çevirdi, neler olup bittiğini merak ediyorlardı. Onları bu işe bulaştırmak istemediğimden anlatıp anlatmamak arasında arada kaldım ama Cemre'nin parlak zekası eteğimdeki taşları dökmem için güzel bir nedendi.
"Bu iş yaz dizilerindeki, romantik hikayelerdeki gibi olmuyor. Mina'nın karanlıkta tuttuğu bir tarafı var, ne zaman ışık tutsam onu kaçarken buluyorum, ilk başta o karanlığı defetmeliyim."
"Ne gibi bir karanlıktan bahsediyorsun?" dedi Çağatay.
"Neler düşündüğünü çoğu zaman anlıyorum, neler hissettiğini de ama zihninde bir parça onun bile bilincinde değil, kendini kapatmış ve korumaya almış, o kısma ulaşmadan ilerleyemem."
"Ne uğraşıyorsun oğlum et aşık işte kendine." Çağatay'ın sesi, kalkıp yüzüne bir tane indirmemi düşünmeme neden olacak kadar sinir bozucuydu.
"Mesele aşk değil, bardan kız da kaldırmıyorum olayın ne olduğunu bile bilmiyorsun."
"Neyi öğrenmek istiyorsun?" dedi Cemre. "Ne kafanı bu kadar kurcalıyor?"
"Amacım onu tavlamak değil, beni ailesinin içine sokacak kadar ileri sürüklemek öyle ya da böyle, zamanım da daralıyor bir an önce anneme somut bir şeyler götürmezsem ölüp kalacak Manisa'da."
Duraksayıp sırayla yüzlerine baktım, Çağatay'dan umudu zaten kesmiştim Cemre beni anlıyordu Eren ise anlamak için çaba gösteriyordu, bu yüzden direkt olarak onlara baktım.
"Mina'nın neden dikkatini çektiğimi bulmam gerekiyor, bana bu kadar kısa sürede ilgi göstermesinin sadece birkaç sebebi olabilir."
"Farklısın." Dedi Cemre, zihnimdeki şıklardan birini yakalamıştı. "Ailesinin onaylamayacağı, serseri ve tehlikelisin." Omzunu silkti. "Babasıyla uzun süredir ayrı olduğunu söylemişti, baba problemi yaşayan ergenliği geride bırakmış ve yetişkinliğe gözünü açmak üzere olan körpe kız. Aklındaki seçenek buydu değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIÇAK SIRTI
Teen Fiction"Haramsın, yasaksın ama yaratılmışsın." "Konuşma diyorsam konuşmayacaksın, dur diyorsam duracaksın. Tek bir kelimemi bile emir sayacaksın." Diye bağırdı öfkeyle elindeki viski dolu bardak taşıp parmaklarının arasında süzülürken. "Yarattığım yalanda...