Bir cevap vermedim. Düşünmedim de. Yüzüğü geri parmağıma taktım.
"Buldun mu?" Diye sorduğunda dudağımı büzdüm.
"Hayır, ama her neyse sevdim."
"Merak ediyor musun?" Diye sordu durgunca.
"Hayır, öğrenmek bile istemiyorum, bana verdiği his yeterli. Büyüsü bozulmasın."
Sessizce bir süre daha yüzümü inceledikten sonra tekrar gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Karnım doyunca daha çok uykum gelmişti.
"Büyüye kapılma Ölüm Kelebeği, büyüler yalancı... Sahte..." dedi mırıldanır gibi.
Duydum, karşılık veresim gelmedi. Yorgunlukla kapanan gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Son kez araladığım bakışlarım, deliksiz bir uyku çekmek vaadiyle sımsıkı kapandı.
Derin uykumun arasından bir el silah sesiyle sıçrayarak uyandığımda korkuyla etrafıma bakındım. Yerinde doğrulan Miran kollarını üzerime dolayarak beni sarmalarken bir el daha silah sesiyle çığlık attım.
"Mehir!"
Talha'ydı bu! Kulaklarımı kapattığım ellerim yavaşça araladığımda Miran kollarını gevşetti. Bir eli beline gittiğinde çıkarttığı silahını karşımıza dikilmiş olan Talha'ya doğrulttu.
"Mehir arabaya git."
Korkuyla baktım ikisininde yüzüne.
"O benim nişanlım Miran Atalay! Sana yar etmem!" Diye bağırdı Talha. "Mehir'i benden çalmana izin vermeyeceğim."
Miran ayağa kalktığında bende doğruldum. Birden hızlanan kalp atışlarım içimi titretiyordu. "Arabaya git dedim." Dedi Miran beni muhattaba alarak.
"Gidemem, durun!" Her an patlayacakmış gibi duran silahlara korkarak bakıyordum. Ne Miran zarar görsün isterdim, ne de birisine zarar versin.
"Sen kendi sonunu kendi ellerinle hazırlıyorsun, siktir git karşımdan yoksa seni vurmak için bir saniye bile tereddüt etmem." Dedi Miran kararlılıkla. Yapardı, gözü karaydı.
"Hayır Miran lütfen yapma, Talha git!" Diye bağırdım. Kimseye zarar gelsin istemiyordum. Hele ki Miran'ın kendisini Talha için tehlikeye atması isteyeceğim son şey bile olamazdı.
"Mehir benimle geliyorsun, evimize dönüyoruz. Zaten hemen boşanırsınız, bizim düğün tarihimize az kaldı, çok güzel bir düğün yaparız." Dedi Talha burukça gülümseyerek.
Zarar gelsin istemiyordum ama bu adam tam bir kerizdi.
Resmen gel beni vur diye imzalı davetiye gönderiyordu Miran'a. Onunla baş edemezdim."Miran, hadi gidelim." Dedim gelmesini ümit ederek.
"Eğer bir kez daha arabaya gitmen gerektiğini söyletirsen onu gözlerinin önünde öldürürüm Mehir." Dedi Miran bana bakmadan.
Sarhoş olduğu her hâlinden belli olan Talha yerinde duramayarak bir kaç adım sendeledi. Ya bir kaza olsa, birisi vurulsaydı. Elim kolum bağlanmıştı. Gitmezsem Miran vuracaktı, gidersem ne olacağı meçhuldü.
"GİT DEDİM!" Miran tekrar bağırdığında gözümden süzülen bir damla yaşla arkamı dönerek arabaya doğru ilerledim. Arabanın yanına geldiğimde içine binmeyerek kapıya yaslandım.
Korkuyordum, onun tekrar zarar görme fikri bile bütün dengemi alt üst ediyordu. Hem daha yeni iyileşmeye başlamıştı yarası, bir yenisini kaldırır mıydı bünyesi?
Ya Talha? Küçüklüğüm... Abim, kardeşim, arkadaşım, kuzenim hatta yeri geldiğinde babam olan Talha. Benimle oyunlar oynayan, film izleyen, ders çalışan, hep seven Talha. Ve bana zarar veren, döven, kısıtlayan, bana zorla dokunmaya çalışmış olan o adam; Talha! Hepsi aynı kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kelebeği
Teen Fiction"Sence dışardan bakınca silahını banyoda unutacak bir adama benziyor muyum?"dedi. Şaşkınlıkla ona bakarken konuşmaya devam etti. "Beni dinlediğinide biliyorum." Utanmam gerekiyordu belki ama utanmamıştım çünkü ben bunu yapmak zorundaydım. "Bana ne...
15. Bölüm-
En başından başla