Fareyi elimden alıp ilk pencereyi büyüttü. "İşte!" dedi. "Üst sokağın girişine park etmişti. Polisler daha olay yerindeydi."

"Neden söylemedin polislere?" dedi Karan.

"Şüphelenmedim çünkü."

"Orası cinayet mahalliydi, nasıl şüphelenmezsin?"

"Her gördüğüm arabada katil olduğunu düşünmüyorum heralde. Öyle olsa on altı milyonluk İstanbul'da on altı milyon arabayı tutup kenara çekerdik içinde katil var mı görelim diye."

"O gün bir istisnaydı. Zahmet edip seksen milyon arabaya bakmana gerek yoktu."

"Kavga etmeyi keser misiniz?" diye araya girdim sonunda. İkinci sekmeyi açmıştım diğer yandan da. Arabanın caddeden ayrılıp sokağa girişinin arkadan çekilmiş görüntüleri vardı. Şoför koltuğunda oturan kişi görünmüyordu bu yüzden. Öte yandan plaka çamur olduğunu düşündüğüm bir şeyle yer yer kirletilmişti bu yüzden okunması mümkün değildi. Başka bir kameraya da takılmamıştı anlaşılan zira sadece bu iki kayıt vardı elimizde.

Çenemi avuç içime yaslayıp durdurduğum görüntüye baktım dikkatle. "Bir şey var..." diye mırıldandım düşünceli düşünceli. "Bu arabayı bir yerden gözüm ısırıyor benim."

"Daha önce gördün mü?" dedi Karan bana bakarak. Gözlerimi ekrandan ayırmadım. Arabanın arkadan çekilen görüntüsünü büyüttüm ve dikkatimi çeken şeyin tam olarak ne olduğunu anlamaya çalıştım.

"Görmüş gibiyim." dedim tereddütle. "Ama görmemiş de olabilirim." Nefesimi sesli bir şekilde dışarı bıraktım. "Bilmiyorum, çok tanıdık geliyor araba ama İstanbul'da bu modelde dünya kadar araba var. Onlardan herhangi birini hatırlıyor da olabilirim."

"Biraz daha dikkatli bak. Belki de gerçekten gördün. Katilin etrafımızda dolanıp durduğu aşikar, mahallede ya da limanda görmüş olabilirsin."

Mahalleye onsuz sadece bir kere gittiğimi, onun dışında adımımı atmadığımı söylemedim.

"Şu yastık..." Başımı omzuma doğru eğdim. Arka camın önünde tek gözü eksik bir emoji yastığı duruyordu. "Bu yastığı daha önce gördüğümü hatırlıyorum."

"Arabadaydım!" dedim aniden. "Evet, arabadaydım, direksiyonun başında Nevra oturuyordu. Trafikte hemen önümüzden gidiyordu bu araba da, yastıktan hatırlıyorum."

"Araç içi kamerası!" dedik Korkutla aynı anda.

"Plakası orada görünüyor olabilir."

"Görünmese bile trafikte belli bir süre peş peşe yol aldık. Gittiği güzergahı kaba taslak çıkarmamıza yardımcı olabilir."

Parmaklarını şıklattı Korkut. Masaya doğru eğdiği bedenini doğrulttu. Avuç içi yukarı bakacak şekilde bana uzattı elini.

"Anahtarını ver de gidip alayım. Hazır emniyetteyken görüntüleri hızlıca inceler polise teslim ederiz."

Karanla aynı anda çantama uzandık. Göz göze geldik. Tuttuğu kayışı parmaklarımın arasına bıraktı, elini çekerken parmaklarının tersi az önceki konuşmadan kalma bir yaşı Korkut'a fark ettirmeden sildi. Boğazımı temizleyip önüme döndüm. Arabanın anahtarını çıkarıp Korkut'un eline tutuşturdum.

K U M P A S | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin