Bölüm 15: Yeminler ve sözler.

Start from the beginning
                                    

   Belki de basitçe kendimi kandırıyordum, o an sağlam kafayla düşünmek çok zordu. Bildiğim tek şey ise hayattaki tek felsefemi çiğniyor oluşumdu.

   Asla kaybetme.

   Kaybetme kelimesi benim için, öldükten sonra veya hayatta kaybedebileceğim bir zaaf edinmemek üzerine kuruluydu. Fakat gerçek anlamı bu muydu kelimenin? Hiçbir şeyden emin olamıyordum bir yerden sonra, gerçekle sahteyi ayırt etmek zordu.

   Bu kaçıncı sınanışım?

   Sadece kaybını kabul et, dedi bir ses içimden. Kaybettin, ölesiye korkuyorsun.

   Saçlarımı karıştırdım, sinirlerim daha fazlası mümkünmüş gibi yıpranmıştı iyice. Bundan daha fazlası mümkün müydü peki?

-"Yoruldum." diye fısıldadım.

   Yüreğimden bir kere koptu bu kelime, bir daha da söylemeyeceğim dedim içimden. Pişman oldum, sırtımı doğrulttum ve boşluğa düşercesine uyanan Louis yüzünden irkilip gardımı düşürene kadar da soğuk bakışlarımla etrafı süzdüm.

   Uyandığı anda adımı seslenmesi hiçbir şey olmamış gibi davranma hakkındaki planımı zora sokuyordu.

-"Buradayım."

   Daha ne olup bittiğini bile öğrenmeden bayılan aptal arkadaşın burada, evet.

   Önce sessiz kalmayı seçti. İkimizin de söyleyecek bir kelimesi dahi yoktu. Ben devraldım konuşma işini.

-"Ne demek, Valera bizi terk edebilir?" dedim her kelimeyi bastırarak.

   Bunu daha önce yapmış olmalıydım, utanıyordum kendimden.

-"Annesi gibi-"

-"Hasta mı?" diyerek böldüm sözünü.

-"Şüphelendiğimiz şey bu."

   Histerik bir gülümseme sundum, ne umuyordum ki? Hayatımla isimlendiremediğim bir savaşın ortasındaydım sanki. Her seferinde beni yerden yere vurmaktan bıkmıyordu.

   Nedeni ne bu savaşın, dedi içimden bir ses.

   Bilseydim ona göre hareket edebilirdim belki, diye yanıtladım kendimi.

   Ben ne haldeyim peki?

   Alışmıştım, hayatımın en kötü anlarını yaşadığımı sanıyorken bile içime atmıştım daha doğrusu. Alıştığımı sanıyor da olabilirdim pek tabii.

   Bu alışılabilecek bir şey değil.

   Karışmıştı kafam iyice.

   Belki, yoruldum.

   Ya da yaşlandım ve lanet duygularımı kontrol etme güçlüğü çekiyorum içimde.

-"Belki de, sadece sesimin dikkatini dağıtmasına ihtiyacın var."

-"Haklı olabilirsin." diye cevapladım onu iç sesimle konuştuğumu zannederek.

   Başımı kaldırıp yüzüne baktım sonra. Gözlerim beni ele verebilirdi ama ağlamıyordum, tekrar ağlayamaz olmuş gibiydim. İşime gelir, dedim içimden.

-"Silva, öncelikle hiçbir şeyden emin olmadığımı bilmeni istiyorum."

-"Pekala, keşke bunu daha önce söyleseydin."

-"Belirti var, var ama kesin tanı koyamayız ve koysak bile erken davranmış olacağımız için tedavi edebiliriz."

-"Konuşmalara gerçekten çok kötü giriş yapıyorsun Louis. Valera bizi terk edebilir ne demek?"

-"Üzgünüm, bir anda ağzımdan kaçırdım ama bu kadar etkileneceğini hesaba katmamıştım."

-"Ben de."

   Sessizleşmiştik yine. Çok yıpranmış hissediyordum. Giden sevdiğimin son armağanı, kuruması için kitap arasına sıkıştırdığım bir çiçeği bulmuş gibi hissediyordum. Beklenmedik bir anda anılara gömülmüş halde bulmuştum kendimi, hüzne boğulmuş.

-"Bana umut vermemelisin, en doğrusu bu."

-"Söylediklerimde haksız çıkmayacağım."

-"Yeminler ve sözler hakkında ne derler bilirsin Louis." dedim kendimi tutamayıp.

   Yeminler veya sözler çok daha bağlayıcı olurdu, hem belki de ihtiyacım vardır suçlayacak birine.

-"Haksız çıkarsam, ki çıkmayacağım, bunu o zaman konuşuruz."

   Tebessüm ettik yapabildiğimiz kadar. Önümüzde sıkıntı ve dertlerle dolu bir gelecek vardı fakat bunun kısa vadeli olmasını dilemekten başka çaremiz de yoktu.

   Bölüm sonu.

   Ben Kahlúa, yazarınız.

   

SilvaWhere stories live. Discover now