Eskiden böyle olmazdım, kendi odamda uyuyamadığım olmazdı ki hiç, belki hastayken iyi uyuyamazdım belki tatlıyı fazla kaçırdıysam karnımın ağrısı engel olurdu dalıp gitmeme... ama şimdi, bu odada, bu yatakta, o günden sonra, dayımdan sonra ne zaman zamanı kaçırıp uyuyup uyanıp tekrar uyudum işte buna döndü gecelerim, uyumak yok, aslında uyku var tanrım ama böyle yalnızca ellerini gözüme kapatıyor ince parmakları da bir sürü aralık bırakıyor sanki muhteşem bir şeymiş de geceyi seyredebileyim diye, uyku boylu boyunca serilmiyor üzerime, açıkta bırakıyor bedenimi, bu da sersem ediyor beni, gözlerime bile tam yerleşmiyor ki diyorum işte, çırpınan kirpiklerim sonra döndürdüğüm bir türlü rahat ettiremediğim başım, yüzümde yastık izi, saçlarım çok dağınık, üstelik burnumu çekip duruyorum, o kadar çirkinim ki, sonra nasıl olduğunu bilmeden ağzımdan çıkan sesler var hiç duydun mu ürperdin mi, özür dilerim, bilerek yapmıyorum bunu, böyle vurulmuş bir geyiğin ağzından geliyor gibi, geyik dememin nedeni iriliğimi karşılıyor oluşuydu, bir itiraf: aslında neden su aygırı değil de geyik dedim bilmiyorum, sulak yerlerde yaşayan bir hayvan olabileceğimi pek düşünmüyorum, geyik de çok güzel bir hayvan şimdi, talihsiz bir seçim oldu gibi, biz neyi tartışıyoruz şu an, tamam, tanrısı sen olan yani çirkin yaratılan bir geyik düşün, o geyiğin gövdesine saplı okun döktüğü koyu kan var ya tanrım işte o kanın sıcaklığı ağzımdayken ve dilim bir kurşun gibi ağırken sıkılı dişlerimin arasından çıkıyor sesim, ürperiyorum, içimde o geyik gerçekten var gibi ve o geyik gerçekten vurulmuş da ağlıyormuş gibi, kim vurdu beni bilmiyorum, korkunç yaralı bir inilti, acılı sesler bırakıyorum kendi kulaklarım için, az korkuyormuşum gibi bir de ben korkutuyorum kendimi.

Yataktan kalkamıyorum, biliyorsun, şu çocuk yiyen kör keşiş, gerçek olmadığını bildiğim hâlde elimi kolumu bağlayan cani yaratık, sahi kalkabilsem nereye giderdim onu da bilmiyorum ki, Jennie'ye gidebilsem mesela, gidebilsem ne yapardı, ne söylerdi, önce bir bardak su içirirdi diyelim, sonra odama dönerdik, yatağa uzanmamı söylerdi, birazdan gidecek mi diye korku dolu kalbimle uzanırdım kuzu gibi, uyku dolu yüzüyle gördüklerimin gerçek olmadığını anlatırdı, gitmesi yaklaştı diye ağlamakla dolardı içim, sonra abajuru açık bırakır ve üstümü örterdi, yastığımın içine ağlıyor olurdum sessiz, odasına giderdi, gittiği gibi de korkunun kollarına düşerdim, en başa dönerdim, bu da ne böyle tanrım, daha ne yapacaktı ki değil mi, daha ne yapabilirdi Jennie, anlamıyorum kendimi, beni ne kurtarır bu gecenin içinden bir türlü de bulamıyorum, bozulmuşum, tarihim falan geçmiş, sonra öyle özlüyorum ki dayımı, teninin kokusunu, gür sesini, şakacı gülüşünü, sıkı sarılmalar veren dikkatli bakışını, kaşının yukarı kalkışını hayal ediyorum, ellerimin içinde sıkı sıkı tutmak istiyorum kahkahalarını, evdeki gürültücü ayak sesini işitmek için pürdikkat bekliyor kulağım, mutfakta bir bardağı tezgâha koyuşunun sesi bile olur, birazdan bir şeyler yiyecek oluşuna ve buzdolabının önünde duraksayışına aç gözlerim, gevşek kravatını, katladığı gömlek kollarını, kolundaki seyrek tüyleri, güzel bileklerini, ellerinin içini istiyorum, öyle güzel ki kafamın içinde her hâli, gözümün önündeyken o güzelliğine bakmalara nasıl doymuşum hiç affedemiyorum kendimi, bir ince gözyaşı akıtıyorum dudağımda asılı kalıyor ve birlikte uyuduğumuz son günü hatırlamak için yoruyorum zihnimi, her detayı her hissi yeniden bulmalıyım, ama bazı şeyler eksik oluyor, bulamıyorum, nasıl unuturum tanrım, duvara yaslanıyorum, kendime kızgınım, belki dargın, gülen surat yakınımda ama ne yapayım, duvarın soğuğuna sarılıyorum, içim kocaman yangın, geyik de cayır cayır yanıyor olmalı ama sesini duymuyorum ağzımdan, belki birazdan çığlık atar diye korkuyorum ağzımı kapatıyorum, ben ne olacağım, bu geceler ne olacak, bilmiyorum.

Kapı tıklatıldı, işittin mi tanrım, küçük bir tık tık oldu.

Sadece küçük bir tık tık tanrım ama sanki üzerime güneş doğdu, nasıl oldu anlamadım ki, birden kıpır kıpır oldum, kanım damarlarımda gür aktı, yatakta yan dönüp yorganın içine gömüldüm, böyle kemiklerim yumuşadı, ağzımda komik bir gülüş açtı, sadece küçük bir tık tık, ama ses vermiyorum, açılmıyor da kapı, Jennie mi bu Jisoo mu, yokluyorlar mı beni, galiba yokluyorlar, onlar için varım, tıkanmış burnumu çekiyorum, gözlerimi kapatıyorum geri açıyorum, kör keşiş bir tık tık'a eridi sanki, bakayım, evet yok, kambur yaşlı cin de puf olmuş, kalbim yavaş atıyor, kulağımda hâlâ o tık tık, bekliyorum, içeri giren yok ama unutulmuş değilim tanrım, yalnız değilim gecede, bu kadarını bilmek yetiyor, sonra zaman geçiyor, galiba bu kadarı yetmiyor, hiç pes eder mi işte yeniden doğuyor kör keşiş, ben de geleyim bekle diyor yerden bitiyor yaşlı kambur cin ve dahası, başlıyor korkum, biraz kıvranıyorum, kasılıyor bedenim, sonra düşünceler, sonra pişmanlıklarım, sonra hatıralar, sonra özlem, yanaklarım taze ıslanıyor, her yer korku oluyor, korkudan uyuşuyorum, zaman durmasa da yavaş geçiyor, ama inanamıyorum tanrım, bir kez daha o tık tık var kapıda, aynısı, nefesimi tutuyorum yine de gevşiyor bedenim, sanki çözülüyorum buzumdan, ayak parmaklarımı oynatabiliyorum, çok yavaş açılıyor kapı, uyuyor olsaydım asla duymazdım, saklanıyorum yorgan altına, duymuyorum ayak sesi, içeri gelmiyor mu kapıdaki, uf, uf tanrım, ağzımı burnumu yorgana bastırmışım deli gibi hapşırdım, rezilim işte, acaba uykuda hapşırılır mı ki, ne demek emin değilim, yarattığın şeye hakim olsan ya azıcık, tamam sonra tartışırız bir sus ayak sesleri duyuyorum şimdi, gözlerimi sımsıkı kapatıyorum, başımda biri dikiliyor, yorganımın ucunu tutuyor böyle yüzümden aşağı çekiyor ama çok hafif eli, ne yapıyor şimdi, ben gıdıklanıyor muyum, sanki gıdıklanıyorum, niye böyle oluyor, sımsıkı kapalı gözlerim sımsıkı, bir parmağın ucu mu bu, bir tırnağın yumuşak karnı olsa gerek, pürüzsüz, ufacık dokundu yanağıma, ufacık dokundu ama yanmış gibi hızlı çekildi, ateşime böyle mi bakılır şapşal Jisoo, kesinlikle Jisoo bu ama açamıyorum gözlerimi, utanıyorum, kalbim de hızlı atmaya başladı, yutkunmam geliyor, burnumun da ucu kaşınıyor, boynumun altına doğru kıvırdı yorganı, biraz durdu öyle, ne yapıyor bu, biraz daha durdu, çok gıdıklanıyorum, yüzümün her yeri huylanıyor, galiba bakılıyorum, kirpiklerim rüzgâr vurmuş gibi uçuş uçuş mu uçlarından, olmasın, anlayacak uyumadığımı, gülecek, kirpiklerimin ucunu tut tanrım, amanın, deli bu, ne yaptığını sanıyor böyle, bir tutam saçımın içinde uyuyan kulak mememi tüy gibi hafif çizdi tırnağının ucu, gülesim var, çok kötü gülesim var ama uyur gibi yapıyorum, geri çekiliyor, yine bakılıyorum, çok bakılıyorum, sonra ayak sesleri, sonunda gidiyor, çok sessiz yürüyor ama yine de duyuyorum, gitti, kapı kapandı, tıkanmış burnumu çekiyorum yine, gözlerimi açıyorum, göğsüm ferah, kulaklarım yanıyor, perdenin arkası gündüz olmuş, odam neredeyse sarı turuncu, tavanda yok küstah karanlıktan bir küçük kırıntı, oh olsun, bak erimiş bütün yaratıklar, ama sanki ben de erimişim biraz, ensem de boynum da çok sıcak ve nemli, nereden geldiyse tatlı bir bunalmışlık usulca sokulmuş koynuma, üstelik uyku da hiç belli etmeden bulmuş beni uzanmış başımdan ayağıma kadar, biliyor musun tanrım ağzımda bu çağın en tuhaf gülücüğü, pencere önündeki saksıda yatan şaire iyi geceler diliyorum, sanırım uyuyacağım.

külkedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin