Kapıyı hızlıca açıp içeriye girdim ve arkamdan kapattım, oda sıra uzanan poşetlere göz gezdirdim ve iç çektim. Evden çıkarken bir şeyler almaya vaktimiz olmamıştı ve Minho bunun için birkaç kişiyi görevlendirip birkaç parça bir şeyler alıp gelmelerini rica etmişti. Yatağımın ucuna oturup elimin tersiyle dolu dolu gözlerimi sildim ve iç çektim, 'şimdiden tek küçük sözüne ağlarsan işin zor hyunjin' diye geçiriyordum içimden ki haklıydım da o Minho'ydu hep yaptığı gibi kalbimi kıracak şeyler bulabilirdi. Uzanıp poşetlerden birini elime aldım ve yatağa koyup içerisine göz gezdirdim, çok çok fazla minik birkaç parça elbise ve takım elbise görünce yüzümde minik bir tebessüm oluştu. Bu kıyafetler bizim kıymetlimiz içindi... Hepsini özenle seçerek belirlemiş ve almış olmalıydı, kesinlikle bunun için birini görevlendirmiş olamazdı amma velakin o saldırıdan beri yanımızdaydı ne zaman gidip almış olabilirdi ki? Midemin kasılmasıyla öğürme isteği gelmişti, elimle ağzımı kapattım ve direk hızlıca lavaboya koştum.
***
Ellerim karnımda gezerken kendimi yumuşak yatağa bıraktım, sırtımın yatağa nüfus etmesiyle derin bir iç çektim ve yan dönerek uzandım. Aradan kaç saat geçmişti bilmiyorum fakat kesinlikle asırlar geçmiş gibi hissediyordum, gözlerim ağırlaşmıştı ve her an uykuya dalabilirdim..
Başımdaki keskin ağrı canımı yakıyordu ve karnımdaki her zaman kendini gösteren kıpırtı ve hareketlilik kesilmişti, bu beni fazlasıyla huzursuz etmişti fakat korkudan dolayı etkilenmiş ve bu yüzden sessizlesmis olabileceğini düşünüp pek önemsemedim.
Saat geç olsa bile midem gurul gurul ediyordu ve bu saatte yemek yemek pek mantıklı gelmiyordu, hem bebek sağlığı için hemde kendi sağlığım için belirlenen saatler harici gıda tüketmemeye özen gösteriyordum. Bir anneye oranla daha dikkatli ve seçici davranmam gerekiyordu çünkü bebeğim -bebegimiz- çok özel bir bebekti ve her an incinebilirdi ki ben bunun olmasını istemiyordum.
***
Saat yaklaşık sabahın beşi veyahutta altısı falandı fakat şimdiden acıkmış kahvaltı ihtiyacı hissetmiştim, çok erkenden kalkıp basit bir gerinme yaparak doktorun verdiği talimatların yer aldığı bir sabah sporu yapmıştım. Spor sayesinde hem daha zinde hemde daha mutlu hissediyordum fakat hâlâ içimdeki huzursuzluk geçmemişti ve nasıl geçer bilmiyordum da...
Ellerimi ovuşturup ucuna oturduğum yatağımda kalktım ve odamın kapısına yöneldim, dün dediklerinden sonra Minho'yu görmek istemiyordum ona fazlasıyla kırılmıştım çünkü dediği şey hoş değildi.. bana beni sevdiğini söyleyip sahip çıkmışken şimdi bebeğini taşıdığım için bana katlandığını söylemişti. Merdivenlere ulaşınca korkuluklara tutundum ve minik adımlarla inmeye başladım ki duyduğum ayak sesleri ile paniklemiş adımlarımı hızlandırmıştım, bu saatte bu evde uyanık olabilecek pek insan düşünemiyordum.. Minho hep geç uyanırdı yani o olamazdı değil mi? Son birkaç basamak kalmıştı fakat tam inerken mutfağa giren Minho'yu görünce duraksadım ve yutkundum, o buradaydı ve üst katta -benim katımda- ayak sesleri vardı.. bu durum hiç normal değildi.. Bedenim kaskatı kesilmiş hareket etmeyi unutmuşcasına duruyordu ne ilerleyebiliyor ne de geri dönebiliyordum.. Ağzımı kapatan elle çığlık atmaya çalıştım fakat çoktan nefesim geri kaçmış bir tek mırıltı dahi dudaklarımdan kaçış yolunu bulamamış idi.
"O aptal herif beni baygın bir halde o evde bırakmamalıydı, ne dersin Hyunjin? Haksız mıyım hm?"
Sıcak nefesini boynumda hissettiğim an kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu, refleks olarak karnımı ellerimle sardım ve dolan gözlerimdeki yaşların kaçışına izin verdim.
"Minho'nun en değer verdiği şey sen değilsin, bebeği değil mi? Eğer onu elinden alırsam çılgına dönecek ve, ve sen onun sikinde bile olmayacaksın."
Sesin sahibinin kim olduğunu anlamak zor değildi, bu oydu.. bize evimizde iken saldıran bebeğimi -bebeğimizi- elimden almaya çalışan adamdı. Sırtım korkuluklara çarpınca omuzlarım duvarla buluşmuş birkaç saniye bile olsa aralanmış dudaklarımdan acı içerikli bir inleme firar etmişti. Karşımda kırmızı gözlerle başından akarak saçlarını ıslamış ve kurumuş kanıyla duran adama baktım, gözleri hâlâ aynı öfkeyle yanıyordu ve bu beni daha çok korkutuyordu. Tam bağırmak için yeltendiğimde ellerini yine dudaklarıma kapandı ve beni engelledi, elindeki bıçakla karnımda yollar çizerken ellerimi daha sıkı sardım karnıma.. bebeğime dokunmasına izin veremezdim!
"Bebeğim bebeğim bebeğim, Minho seni sadece karnında çocuk için istiyor, neden onu bırakıp benimle gelmiyorsun? Bebekten kurtulur ve ikimize ait küçük elleri ve ayakları olan yeni bebeklere sahip oluruz sana onu aratmam.. hem.."
Kulağıma yaklaştı ve kısık bir sesle fısıldadı, fakat söyledi şey kafamda fazla sert ve hızlı bir şekilde yankılanmıştı.
"Benim küçüğüm deliğini Minho'nunkinden daha mutlu edecektir, oldukça büyük ve kalın. Sana düşündüğünden, istediğinden daha fazla zevk verir."
Dedikleri ile kusmak istemiştim, beni basit bir fahişe gibi görmesi can yakıcıydı...
Devam edecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blessed | Hyunho
FanfictionHyunjin sarhoşken arkadaşı Minho ile birlikte olur ve hiç bilmediği gerçekler ortaya çıkar.