Ama ne zaman ayrıldılar. Yada eniştem şimdi nerede. Bunlardan hiç bir bilgim yok. Tamamen kopuk bir aile ilişkimiz var.
Yaşadığı bu kötü hayatın sorumlusu biz değildik ki. O bir tercih yapmıştı ve sonucu buydu. Niye kendi yaralandı diye benide yaralıyordu. Oysaki anne yarısı olup yaralarımı sarmalıydı.
Teyzem çıldırmış gibi bağırmaya başladı. " Ben yaşadıkça seninde mutlu olmana izin vermeyeceğim. Senin mutlu bir yuva kurmana müsade etmeyeceğim" dedi.
Peki bunu niye yapıyordu. Bu düşüncemin ardından teyzem yere diz çöktü. Ve hıçkırarak "Allah ona evlat verdi. Bana onu bile çok gördü" dedi.
Her şeyin cevabı belliydi. Teyzem hep annemi ve onun hayatını kıskanmıştı. Allah'ın ona çocuk vermemesinin bile cezasını bize kesiyordu.
Bizi izleyen babama(!) baktım. Onunla muhatap olmak istemezdim. Ama şu an mecburdum. Hesap sormak için konuştum.
"Duy yıllardır sevdiğin kadını. Duy Cemil efendi. Bize niye diş bilediğini kendi kulaklarınla duy" dedim.
Dediklerimi anlamak için bir insanda vicdan olmalıydı. Ama görüyorum ki babamı vicdanı çoktan terk etmişti. Kulakları denilenleri duymayacak kadar gerçeklere kapanmıştı.
Babamdan ses çıkmayacaktı anlaşılan. O yüzden teyzeme döndüm. "Şimdi söyle bakalım Şadan hanım. Sen hangi hakla benim eşyalarımı savurup atarsın. Sen kimsin ki beni evimden atarsın" dedim.
Teyzem sesli bir kahkaha attı. "Ben kimmiyim. Babana sor bu soruyu istersen ha Esmacığım" dedi. Tekrar babama baktım.
Cevap vermeye pek niyetli değildi. Teyzem de bunu anlayıp "galiba baban cevap vermeyecek. Ben söyleyeyim o zaman. Babanın karısı ve seninde cici annenim. Yani bu evin sahibi" dedi.
Şaşırmadım. Resmen içi kıskançlık ve kötülükten kararmıştı. Teyzem tam karşımda durup "annenden kalan mirası bana verirsen bu evde oturmana karışmam. Ha yok vermem dersen topla pılını pırtını defol evimden" dedi.
O bana meydan okuyorsa bende ona okurdum. Aciz değildim. Ve onun istediklerini de yapmayacaktım. Aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdim.
"Sana zırnık vermiyeceğim. Bunu o kafana sok. Gitmemi istiyorsan giderim. Zaten gidecektim. Ha 1 ay sonra ha 1 hafta sonra. Benim için fark etmez. Sana ve elinde kukla olmuş baba müsveddesine son bir sözüm var. Vicdanınızda kavrulun" dedim.
Şadan cadısının sinirden kudurduğuna yemin ederim. Tırnaklarını yemesi ve bacaklarını oynatması bunun işareti.
Daha fazla konuşmaya gerek yoktu. Yere saçılan kıyafetlerimi yine yere atılmış olan bavuluma doldurdum. Dışımdan sakin görünmeye çalışsam da babamın buna müsade etmesi paramparça etmişti içimi.
Ama kendime ve rahmetli anneme söz verdim. Onlara güçsüz görünmeyeceğim. İlk yalnız kalışımda hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. Ama onların olduğu bir yerde tek bir damla gözyaşı dökmeyeceğim.
Ben eşyalarımı toplarken bir bağırtı koptu. Kafam yerde olduğu için gelen Tahiri görmemiştim. Tahir babama "sen nasıl bir babasın. Sen öz kızının evden atılmasına nasıl göz yumarsın" diye bağırdı.
Babam yine sessizdi. Tahir daha çok bağırdı. "Lan sizde hiç mi vicdan yok. İnsan sizin yaptığınızı yabancıya yapmaz. Ama siz bunu en yakınınıza yapıyorsunuz" dedi.
Geçen yıllar bana şunu öğretti. Bağırarak bir insana kendinizi anlatamazsınız. Sizi duymak istemeyene bağırsanızda sesiniz ulaşmaz. Sizi duymak isteyeneyse fısıldasanız bile yeter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...
33.BÖLÜM TEYZEM
En başından başla