23. BÖLÜM / TOZLU SAYFALAR

En başından başla
                                    

"Ben..."

"Ondan kaçıyor olmalısın. O yüzden buraya geldiğinde fenalaştın... Onu mahvedeceğim." Hırsla konuşan adamı algılamakta zorluk çekerken güçsüzce başını hareket ettirmeye çalıştı.

"Savaş'tan nede-" sözünü bir kez daha şiddetle bölen Turan'a bakmaya çabaladı. Başını oynattığı anda dünya dönüyormuş gibi hissediyordu. Bedenini ise hareket ettiremeyecek kadar yorgundu. İri parmakların okşadığı saçlarını güvensiz hissettiren ellerden kurtarmaya çabaladı.

"O bizim birlikteliğimizi istemiyor."

"Biz ne, neyimizi istemiyor?" aşağıya doğru düşen kirpiklerin arasından görmeye çalıştığı bedeninin bir an için gülerek arkasını döndüğünü görür gibi oldu. Ama bu çok kısa sürmüştü.

"Biz, sevgiliyiz."

Sevgili miydiler?

Göğsünü sızlatan bir ağrıyla başı geri düştüğünde yüzüne üflenen nefesle gözleri yeniden kapandı.

"Değildik! Olmadık! Yapmadım, hayır!" sayıklayarak başını vurmaya devam ederken iki büklüm önüne çöktüğü tabloya yüzünü sakladı. Gözyaşları sicim gibi akıyor, hıçkırıkları ise gırtlağını düğümlemiş, sıkışıp kaldığı yere keskin bir acı bırakıyordu. Çıldırmak üzereydi, kafasının içindeki sesleri susturamadıkça daha da karmaşıklaşıyordu her şey...

Sevdiği adamı kendi elleriyle bıçaklamıştı, hem de gözü dönmüş bir şekilde.

"Aklımı yitireceğim..." diye bağırmasının hemen akabinde kafasını duvara daha sert vurmuştu. "Susmuyorlar! Susun ne olur, susun!"

Alnından sızan kan göz kapağının üzerinden yanağına süzülmeye başladığında yüzünü kapattığı tabloya gözü ilişti.

Tasvir edilense; simsiyah uzun bir paltonun altına saklanmış görkemli bedenin kendinden kısa ve beyazlar içindeki zayıf bedeni sarıp sarmalaması ve o narin bedenin parmağındaki yüzüğü hava kaldırmış hali... Karşındaki adama şen kahkahalar atan mutlu bir kadındı. Kuzguni siyah saç tellerinin üzerine düşen kar taneleri...

"Kollarım... Çok ağrıyor. Kıpırdatamıyorum." Dirseklerinden aşağısını zor oynatıyordu kadın. Bedeni tuhaf bir yorgunluğun pençesindeydi. Günlerdir hareketsiz yatıyor gibi...

"Kendine gelebilmen için ilaç verdim sevgilim. Birazdan daha iyi hissedeceksin." Turan'ın güven vermek için kullandığı sessiz ve melodik tını ne kadar aksini hissettirse de başını salladı.

"Yorgun hissediyorum. Bir de uyku, uykum var."

"Geçecek, ağrıların dinecek az sonra." Gözlerini yorgunlukla kırptığında bulundukları alanın duvarlarını zorlayan sesle yerinden sıçradı.

"Ne oluyor?"

"Aslanlar..." adamın sesi az önceki kendinden eminliği kaybetmiş gibi çıkmıştı. "Kaçmış olmalı."

"Ne aslanı?"

"Üzerinde deney yapılan hayvanlar güzelim. İki tane beyaz Afrika aslanı... Bir de siyah bir panter getirildi bu hafta."

"Deney?"

"Uzun uzun anlatacağım." Turan hala sedyede yatmakta olan kadının üzerine eğilip saçlarını öptükten sonra başını hafifçe arkasındaki aynalı platforma çevirdi. Yüzündeki gülümseme yerini bir anda merhamete bırakırken Diyar'ın cevap bekleyen gözlerine baktı.

"Gitmek istiyorum. Turan beni evime götür. Abilerim..."

"Buradan tamamen gideceğiz güzelim. Ailen birlikte olmamıza karşı biliyorsun. Ben her şeyi ayarladım. Birkaç saate... Bu ülkeyi terk etmiş olacağız."

Sorularının net bir cevabı yoktu adamda. Gitmek derken neyi kastettiğini tam olarak anlayamamıştı. Masadan onu dikkatle kaldırıp ayakta tutmaya çalışan bedene halsizce yaslandığında az önceki sesin çok yakından geldiğini fark ederek nefesini tuttu.

"Korkuyorum."

"Korkma, hayvanlar bize artık zarar veremez. Hepsini kendi vahşiliklerine hapsettim."

"Turan. Ben neden buradayım?" diye ağlamaklı bir ses tonuyla konuştuğunda bedenini saran adamın bir an için kasıldığını hissetti ya da öyle sandı. Çünkü çok kısa sürmüştü.

"Dedim ya güzelim. Bana geldin. Geleceğimizi konuşmak için bana geldin sevgilim. Ben de bir yolunu buldum. Bizi engelleyen her şeyi artık geride bırakacağız." Dermansız bir iki adım atarak durdu ve halsizce başını oynatırken yenice kalktığı sedyeye, değişik tüp ve kimyasalların olduğu odaya baktı.

Takatsizce diğer yana döndü. Gözleri sebepsiz bir acıyla buğulanırken kendini izlediği aynalı platforma bakarak dudaklarını araladı.

"Canım yanıyor, canım çok yanıyor." Sesi alabildiğine kısık ve kırıktı. "Sanki, sanki bir yarımı kaybetmiş gibi... Eksikmiş gibi eksilmiş gibi hissediyorum."

KARANLIKLAR İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin