🌜Marcus Alaric Russel🌛
Yatağımda uzanmış öylece duvara bakıyordum. Çevremde olmaması gereken onlarca şey dönüyordu. Oyunlar, duygular, kavgalar... Beynimin içinde dönen onlarca tilki. Ben ise şimdi durmuş bir kızın bir gülüşünde takılı kalıyordum. O kızın içten tek gülümsemesi ile içimdeki o hırslı ve öfkeli canavar usulca yerine oturuyordu. Tek damla gözyaşı dökülmesin diye bütün otoritemi bir kenara atıyordum. Ona bağırmak istiyordum, bağırınca da içimde bir yer paramparça oluyordu. Sırf onun kalbini kırma ihtimalime karşın. Bu kız içimde duyguları şaha kaldırıyordu ve farkında olmadığına emindim.
Nasıl bu kadar masum bakabiliyordu?
Varlığı içimdeki ışığı hissettiriyordu. Kalp atışları siyahlığımda bir parıltıya yol açıyordu. Bir gülümsemesi ise bana neler yapabileceğimi hatırlatıyordu. Onun için neler yapabileceğimi...Bunu sadece bana mı yapıyordu? Bilmiyordum ama hepimize bir şeyler yaptığının farkındaydım. Yapmaması gereken bir şeyler yaptığının farkındaydım. O farkında mıydı? Hiç sanmıyordum. Ben bile içimde ona karşı gelişen hislerin farkındaydım. O ise hâlâ hızlanan kalp atışlarına bahaneler üretiyordu. Dudağımın ucu kıvrılırken onun kalp atışlarına bahane ürettiği anlar geldi gözümün önüne.
Ve o kız şimdi büyük bir tehlike içindeydi. Kim olduğu belli olmayan tipler yüzünden tehlikedeydi. Beni karşılarına alabilecek kadar cesaretli kişiler tarafından tehlikedeydi. Benim dahi bulamadığım kişiler tarafından tehlikedeydi. Onun kanını akıtmışlardı. Canını yakabilmişlerdi. Nefesinin hızını kesebilmişlerdi. Dudağımdaki o kıvrılma geldiği gibi gitti.
Tahminlerimizin dahi az olduğu bir yerdeydik. İçime derin bir nefes çekerken Eleanor'un zihnine girerek ona bir şeyler anlatan kişiyi düşündüm. Geçmişteki soylar onunla iletişim kuruyor olmalıydı. Bu bir yalandan ibaret zannediyordum ama Eleanor'un zihni oldukça güçlenmişti. Bizim ona bir şeyler öğretmekle ilgilenemeyecek kadar dolu olduğumuzu görünce ona eğitim vermeye başlamış olduklarını düşünüyordum. Üstelik hiçbir şey hatırlamıyordu. Ona daha önce de bir şeyler göstermişlerdi. En iyisi bu işe karışmamaktı. Bizim ilgilenmemiz gereken daha önemli...
Bir anda Eleanor'un yere düşme sesinin kulağıma gelmesi ile bir hızla yataktan kalktım. Odadan çıkarken diğerlerine sadece öylesine bir düşme olması ihtimaline karşın bir şey demeden kapısını tıklattım. Herhangi bir ses gelmeyince içeri girdim. Diğerleri bunu duyamazlardı çünkü odanın içindeki sesleri sadece benim duyabileceğim bir büyü yapmıştım. Aynı zamanda Eleanor da duymuyordu. Bu herkes için en iyisiydi. İçeriden ses gelmeyince içeri girdim. Hemen geniş yatağın önünde dolabın önünde yerde yatan Eleanor'u görmem ile, "Eleanor!" diye bağırmam kaçınılmaz oldu. Yanına varmam ile ela gözlerinin beyaz bir perde ile buğulandığını gördüm. Kesinlikle kötü şeyler oluyordu. Alfa bağıyla Lauren'a seslendim. "Hemen yukarı gelin!"
Yerden alıp herhangi bir hasta olma ihtimaline karşı yatağa taşıdım. Enerjisi ile kendini düzeltebilirdi ama bunu yapmasına gerek yoktu. Yatağa yatırırken orta uzunlukta saçlarını ensesinden çekerek yastığa dağılmasını sağladım. Ne oluyordu? Endişe ile her yerini incelerken aklıma belindeki o iz geldi. Üzerindeki t-shirtü yukarı çekerken ince belini açıkta bırakmış oldum. İz hâlâ aynıydı. "Ne oluyor?" diyerek içeri giren kişi Alissa idi. Beni Eleanor'un üzerine eğilmiş görünce o da hemen benim yanıma geldi. Onun ardından Lauren, Caleb, Watson, Sarah, Barton, Sharon, Matthew, Blanca ve Carlos girdi. Carlos'a tekin olmayan bir bakış attım. Eleanor elini tuttuğunda kalp atışlarını duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE KANI
FantasyEleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan bir çocuktu. Ama artık büyümüştü ve bunları savunup tekrar deli olamazdı. Çocukluk arkadaşı olan Cal...
BÖLÜM 22: BELALAR
En başından başla