Miya Atsumu. Allah kahretsin onu. Bu insanların hiçbiriyle konuşmadı bile. İkisi ünlüydü. Atsumu'yu zar zor gördü ve en uzun konuşmaları iki dakika sürdü ve o da sadece küfürler ve savaş ilanlarından ibaretti. Yine de, o tanrının unuttuğu kalçaları bir kez ısırması için kız arkadaşına bile bir şans verebilirdi.

Yüce İsa. Değişmek? Nasıl değişmesi gerekiyordu ki? Bilseydi şimdiye kadar yapardı. Televizyon ekranına, kendisinden sadece iki yaş büyük, kim olduğunun ağırlığını taşıyamadığı için kendi canına kıyan on sekiz yaşındaki bir çocuğun resmine baktı.

Eğer kendimi değiştiremezsem, elimde kalan tek şey bu mu diye düşündü. Bu düşünceyle ayağa kalktı ve aceleyle merdivenlere yöneldi. Ağzının arkasında safra tadı vardı. Galiba kusacaktı.

"Çantamı toplamam gerekiyor."

__

"Siktir git Samu. Neden daha fazla üzülmedin?" diye haykırdı Atsumu, ikizinin kambur sırtına bakarken.

"Üzgünüm."
Osamu yorgun bir şekilde karşılık verdi.

"Ama... Düşündüğüm kadar üzgün olmadığım için üzgünüm."

Atsumu, Tüm Gençlik Eğitim Kampına davet edildi. Osamu edilmemişti. İkisinin büyürken her zaman yoğun bir rekabeti olmuştu. Tanıdığınız her kişi sizi bir başkasıyla ilişkilendirdiğinde, sizi neredeyse hiç kendi kişiniz olarak görmediğinde, nasıl olduğunu bildiğiniz herhangi bir şekilde telafi etme eğilimine girersiniz.

Her ikisi de diğerinden daha iyi, daha yetenekli, daha kaslı, daha akıllı, daha güçlü, herhangi bir şey olmak için çabalıyorlardı.

Ve sırayla, tüm yaralara, kavgalara ve çığlıklara rağmen, birbirlerini sınırlarını zorlardılar. Daha iyi olmak için birbirlerini zorlardılar. Gizlice, derinlerde, birbirleri için gerçekten tek istedikleri buydu.

Atsumu, kendini beğenmiş ve rekabetçi olmasına rağmen, özellikle de ikizi söz konusu olduğunda, onsuz voleybol oynamayı sevmiyordu. Oynadığı ve oynamayı planladığı tek yol buydu. Ve her zaman Osamu'nun da aynı şekilde hissettiğini görmüştü. Hayatlarının geri kalanında birlikte voleybol oynayacaklardı ve bu, Atsumu'nun gördüğü tek gelecekti. Düşündüğü kadar üzgün değil mi?

"Samu. Bu da ne demek oluyor?"

Osamu, ayakkabılarını bağlamayı bitirdikten sonra, yüzüne bakmak için ayağa kalkmıştı.

"Bunun anlamı..Bence beceri açısından, hemen hemen aynı seviyedeyiz-"

"Hayır, ben daha iyiyim." demiştinAtsumu alay ederek.

"Bitirmeme izin ver, seni sıçan." Osamu homurdanmıltı.
"Yetenek açısından, bence aşağı yukarı aynıyız dedim. Ama, oyun için aşk söz konusu olduğunda? O ateş sende, bende olduğundan biraz daha parlak, Tsumu."
Atsumu, kardeşinin söylediklerinin satır aralarını okuyabiliyordu ama kabul etmek istemiyordu.

Bunun yerine arkasını dönmüştü. "Bu çok kötü, kiminle aynı odada kalacağım, ha?" demekle yetinmişti.
Osamu kaşlarını kaldırmış, ağzında bir sırıtış oluşturmuştu.

"Biliyorsun... Sakusa Kiyoomi muhtemelen orada olacak."

"Kapa çeneni, Samu." Atsumu nefesinin altından konuşmuştu.

"Sus artık."

__

"Atışın çok alçaktı, Miya."

"Hayır, lanet olası değildi."

"Birlikte olduğumuz kahrolasıca zaman boyunca benimle sorunun vardı. Senin sorunun ne, ha, Omi?"

'Çok alçakmış, kıçım.'diye düşündü Atsumu.

Bir sebepten dolayı lise voleybolunda en iyi pasör seçilmişti. Ve Sakusa Kiyoomi seksi olabilirdi ama setleri hakkında konuşan kimseyi kabul etmeyecekti.

"Bana Omi demeyi kes." Sakusa, sert bir bakışla gıcırdayan dişleri arasından konuşmuştu.

Karşısındaki, Atsumu olmasaydı, gözü korkmuş olurdu.

"Sana bana Sakusa demeni söylemiştim, bunu yapmak çok mu zor?"

"Sakusa çok uzun, lanet olası derecede uzun. Omi çok daha tatlı. Omi, ülkedeki en iyi pasör tarafından sana verilen bir lakaptır (yanş kendisi), bu yüzden minnettar ol ve setlerime smaç bas, duydun mu?"

"Ülkedeki en iyi pasör olman benim için bir bok ifade etmiyor." diye cevap veriyor Sakusa. "En iyi ACE benim. Bana istediğim kahrolası paslaro at."

Topu bu sefer daha yükseğe, fileden biraz daha uzağa fırlatırken, kafasından iki düşünce geçiyor. Birincisi, Sakusa Kiyoomi'nin eşcinsel olabileceğine dair en ufak bir ihtimal var mıydı? İkincisi, eğer öyleyse, birkaç tur sevişmeye hazır olması için en ufak bir ihtimal var mıydı?

Atsumu hiçbir zaman sevişmeyi deneyimlememişti ama bu kulağa başlamak için harika bir yer gibi gelmeye başlamıştı.

Sakusa smacı çakmış, Atsumu'ya düz bir bakış atmıştı.

"Bunu yapmak çok mu zordu?"
Oh, Atsumu şu anda zor olan bir şey söyleyebilirdi.

(not: şimdi bunu açıklamam gerekiyor snrm çünkü nasıl çevirsem bilemedim, sakusa 'was that so hard to do?' diyor atsumu'da ordaki hard kelimesi ile kelimeli oyunu yaparak uçuşa geçen pipisinden bahsediyor)

Gay ve on altı yaşında olmak zordu.
Bu kadar yakışıklı birinin önünde gay ve on altı yaşında olmak ona hiç yardımcı olmuyordu.

Kendine özgü ukala gülümsemesini takınmıştı. "Diğer setlerime gayet iyi vuruyordun, Omi-Omi. Bütün setlerime mükemmel bir şekilde vurdun, bu yüzden her zaman bu kadar huysuz olmana gerek yok."

"Omi-Omi..." Sakusa kendi kendine tekrarlamıştı, sanki tüm varlığını sorguluyormuş gibi.. uzaklaşmak ve bir içecek almak için yavaşça arkasını dönmüştü.

"Lanet olsun... Omi-Omi..." Atsumu başını iki yana salladı. Arkasında bir varlık hissedip arkasını döndüğünde bu yüzün Komori adındaki kişi olduğunu fark ediyor. Omi'nin takımındakilerden birisi.

"Sanırım onu ​bozdun."
Atsumu, hayır, bunun tam tersi olduğundan oldukça eminim, diye düşünmüştü.

yorum yapın evlatlarım yorummm

A Liar's Truth [SAKUATSU Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin