ÖZEL BÖLÜM (Özlem ve Polat)

En başından başla
                                    

Babamın vefatından sonra annemin kaybı beni hepten mahvetti. Artık dışarı çıkamıyordum, yemek yiyemiyordum. Berbat bir duruma düşmüştüm. Bir şekilde Polat'ın yardımıyla toparlandım yine. Lakin dışarıda laf eden onca kişiye boyun eğdim. Annemin vefatı her birinin ağzına yeni bir dedikodu vermişti. Polat'la aynı evin içinde yalnız kalmam bana olan bakış açılarını tamamiyle değiştirmişti. Birkaç tanıdığım yakın arkadaşlarım ve aileleri dışında.

Amcam bu süreçte yanımıza geldiğinde beni yanlarında götürmek istediğini söylemişti. Buradaki insanların dedikodularını anlatmıştı Polat ona. İkisi beni ikna etmek için çabaladılar ancak annem ve babamla yaşadığım bu evi bırakamadım. Onlara yakındım, her hafta mezarlığa gidiyordum lakin başka şehirdeyken bunu yapamazdım.

Bana karşı çıkmadılar. Artık yalnız kalabileceğimi söylesem de dinlemediler ve Polat da benimle burada kalmaya devam etti. Aramızdaki şey abi kardeş ilişkisinden farklı değildi o bana öpmek istediğini söyleyene kadar. Kendimi ona çekilirken bulmuştum bir anda ama bu kez de Polat benden uzak duruyordu. Klinikten geç dönerek nöbetlere kalmaya başladı.

Yeşim'le olan arkadaşlığını çözemedim. Kızın ona bakışları farklıydı. Polat'tan emin değildim ama. Bu karmaşıklık aklımı bulandırıyordu. Fakülteden çıkarken yine kimseyle muhatap olmayıp eve gitmek için otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Telefonuma gelen bildirim sesiyle ekranı açtım. Gördüğüm mesajın üzerine tıkladım hemen. Polat atmıştı.

-Ben bugün biraz gecikeceğim, merak etme. Yemeğe gelmem, ilaçlarını iç ve dinlen.

Bir şey yazmadım cevap olarak. Boş boş baktım bir süre. Son zamanlarda tavırları tuhaftı. Beni görmek istemiyor gibi davranıyordu. İç çekerek durakta beklemeye başladım. Gelen otobüse bindiğimde ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kliniğin yakınlarında indim. Soğuktan dolayı titreyen çenemi birbirine kenetleyip ellerimi cebime soktum. Köşedeki fırından aldığım küçük çörekleri ve kurabiyeleri paket yaptırırken yüzümde salak bir sırıtış vardı. Polat'la olan gerginliğimizi dağıtmak istiyordum. Kliniğe girerken elimdeki paketi sımsıkı tutarak direkt onun odasına yöneldim usul adımlarla. Sekreterini masasında göremeyince Polat'ın kapısını tıklattım. İçeriden gelen sesin ardından kapıyı açtığımda masasında oturmuş olduğunu gördüm. Başını kaldırdı. Gözleri beni bulurken şaşkınca baktı yüzüme. "Özlem?"

"Merhaba." dedim tebessüm ederek. "Şey... Son zamanlarda sürekli klinikte olduğun için sana burada yiyebileceğin şeyler aldım." elimdeki paketi gösterdim.

Kaşları havaya kalktı. "Zahmet etmeseydin buraya kadar. Hava soğuk, hastasın zaten bir de."

Omuz silktim. İçeri adımladığım sırada boğazını temizledi. Kolundaki saate bakarak ayaklanırken üstündeki beyaz doktor ceketini çıkardı. Kabanını giydi. Kocaman sırıttım, eve gidecektik beraber demek ki. Buraya kadar onun için gelmiştim ve şu an hastası yok gibi görünüyordu. "Aslında.." dedi dolabından çıkardığı parfümünü sıkarken. Odaya dolan kokusuyla gözlerimi kapatmamak için direndim. O sırada sözüne devam edecekti ki kapı tıklatıldı ve Polat gel demeden içeri Yeşim girdi. O da hazırlanmıştı. Soğuk havaya aldırmadan giydiği o elbise, üstündeki montun altından görünüyordu. Oldukça şıktı. Beni görünce şaşkınca baktı. "Sen mi geldin?" derken Polat'a baktı.

KAÇAK SAVAŞ (FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin