bir

51 2 17
                                    

"Oh, pekala pekala... Şu olayı baştan detaylarıyla anlat, bugün yanına kim geldi?" 

"Kim. Bugün yanıma Kim Taehyung geldi diyorum, oturduğum sandalyenin karşısında oturdu. Masada yanıma yaklaştı ve ve ve... Ah Tanrım... gülümsedi. O kadar güzeldi ki, benimle tanışmak istediğini söyledi."

Büyülenmiş gibi ellerimi birbirine kenetleyerek yanağıma yasladığımda, içim geçmişçesine derin bir nefes aldım. Çok güzeldi, anlattığımda basit gibi gelebilirdi ancak iki yıldan beri yanına bir kere bile yaklaşmadan sevdiğim adam bugün bana kendi ayaklarıyla gelmişti. 

"Durup dururken seni gördü ve yanına gelip tanışmak mı istedi? Jungkook, hevesini kursağında bırakmak istemem ama bana biraz şüpheli geliyor." 

Canım arkadaşım Jin'in yine kendi kafasından kurduğu kuruntuları dinlerken gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamıyordum. Her işte bir amaç olduğunu sanıyordu ve deli gibi bu amacın ne olduğunu sorguluyordu.

"Jin, zaten şu son bir aydır sürekli bana olan bakışlarını görüyoruz, yani o da bana karşı boş olmayabilir. Arkadaş olsak da benim arkadaş kalmaya niyetim yok. Hem... arkadaşını da sana ayarlarız." dedim göz kırparak. Bahsettiğim kişi aklına düştüğünde dilini dışarı çıkarıp kusuyormuş gibi yaparak elini çenesinin altında tuttu. 

"Namjoon'u sana, Jimin'i de Yoongi'ye yamarım. Ne dersin?" diye devam ettim çok eğlenir gibi bir yüz ifademle. Aslında sadece dalga geçiyordum. Ben Taehyung'tan ne zaman bahsetsem konu onlara da sıçrıyordu çünkü Seokjin ve Yoongi ne kadar benim yanımdaysa, Jimin ve Namjoon da bir o kadar Taehyung'un yanındaydı. 

"Ne mi derim? Ne mi derim?!" diyerek yavaşça yükseldiğinde onun bu komik sinirine karşı daha çok sırıttım.

"Harika bir fikirmiş derim." tam da bu sırada uyuyor olan Yoongi gözlerini açıp yattığı koltuktan kafasını kaldırdığında, Jin'in arkasında durduğu için onun korkuyla bağırıp hızla yanıma emeklemesine neden oldu.

"Lanet, salak mısın Yoongi? Aklım çıktı."

Onun, bu gözlerini şokla açmış ve sinirle konuşan halini görmemle kahkahamı tutamadan kendimi yere attım. Aynı şekilde Yoongi de uykulu haliyle göğsünü titreştirerek kıkırdarken gülmeyen ve bize ciddiyetle bakan bir tek Jin'di. Ağzının içinde muhtemelen küfürler ederek homurdanıyordu.

"Ha ha ha. Çok komik, sen bekle kedi, dokuz canın birden gidecek." tehditvari bir şekilde konuşmasıyla susarak önüme döndüm ve masanın üstündeki telefonumu şarjdan çıkarıp elime aldım.

"Bakalım sevgilim yeni gönderi atmış mı?"

Konuşmamla bu sefer gülen Jin olduğunda ona bakma gereği bile duymamıştım. "Sevgilinin sevgili olduğunuzdan haberi var mıydı?"

"Hayır ama azıcık daha konuşursan ağzının yerine yumruğumun geçeceğinden haberin var mıydı?"

"Acıktım. Jungkook bana ramen yap."

"Kalk kendin yap." dedim konudan bağımsız bir şekilde ortaya atlayan ve hâlâ daha miskin miskin koltuktan kalkmayan Yoongi'ye dönerek.  Şişik ve kısık gözleri bana doğru döndüğünde yavaşça yattığı yerden doğruldu.

"Hatırlıyor musun bir keresinde senin için ağaca takılan uçurtmanı almıştım. Sen iyiliğimin karşılığını böyle mi veriyorsun?"

"O zaman 12 yaşındaydık." dedim itiraz ederek. Tam dokuz yıldır aynı şeyi söyleyip duruyordu.

"Sonuç olarak o gün uçurtmanı sapasağlam bir şekilde aldın. Ramen acılı olsun." diye kestirip attığında kendini bırakarak kaldığı yerden tekrar yattı.

wrong love | taekookWhere stories live. Discover now