-20-'Bırakamıyorum'-

En başından başla
                                    

"Her gün göreceksin ama onu."

"Bakmazsam görmem öyle değil mi?"

"Tamam o zaman. Seni zorlamak istemiyorum ama hangisinin senin için daha iyi olduğuna doğru karar ver."dedi.

"İyi ki varsın." dedim büyük bir minnettarlıkla.

"Sende." dedi içten gülümsemesiyle sonra tekrar birbirimize sarıldık. Her zamanki gibi yine Öykü, bana iyi gelmişti.

"Bugün içelim mi?" diye sordum.

"Saçmalama sen baya alışkanlık yaptın."

"Ama cidden rahatlatıyor."

"Son içtiğin zamanı hatırlamıyor musun?" güldü. "Dans yeteneklerini herkese göstermemen gerekir."

O anı hatırlayınca ister istemez benimde dudaklarıma bir gülümseme yerleşti. "Ama güzel dans ettim. Video'yu izlemişsindir."

"İzledim." bir kahkaha patlattı. Ve benim dansımı taklit etti. Belkide herşeyi kafama takmam gerekiyordu. Doruk'u düşünmeyi bırakmalıydım.

"Öyle değildi." dedim ve dans hareketlerimi ona gösterdim. Güldü ve benimle birlikte yaptı. Tam ağlayacakken seni güldüren bir arkadaşın varsa hayat cidden güzel oluyor.

Öykü'lerde kalmaya karar verdim. Akşam film izleyecektik. O yüzden dışarı çıkıp abur cubur aldık. Ben akşamı bekleyemeden aldıklarımızdan bir kaç tanesini mideme indirdim.

"Senin Cem ile aran nasıl?" diye sordum.

"Ne alaka?" ağzına bir tane cips attı.

"Yalancıktan sevgili bile olsanız ona karşı bir şeyler hissetmiyor musun?"

"Saçmalama."

"Gerçekten sevdiğin birinin olmaması bana garip geliyor."

"Niye? Herkes aşık olmak zorunda mı?" diye sordu gülümserken.

"Zorundasın tabii. Herkes aşık ol.." Kapının kırarcasına çalınması ile sözüm yarıda kaldı. Korku içinde Öykü'ye baktım. Öykü'de korkmuşa benziyordu. Hemen koşup kapının deliğinden baktı. Sonra bana baktı. Ağzını oynatarak bir şeyler dedi ama anlamadım. "Ne var?" kafamı sallayarak ses çıkarmadan sordum.

"Doruk." dedi sessizce. Ağzım bir karış açık kaldı. Doruk tekrar kapıya vurunca etrafta saklanabileceğim bir yer aradım. Onunla karşılaşmak istemiyordum. Öykü,"Hadi!" demek ister gibi elini salladı. En son koltuğun arkasına geçtim. Çünkü yukarı çıkamazdım. Eğer çıkarsam ne dediğini duyamam. Tuvalet veya mutfak tehlikeli bölge. Elbette koltuğun arkasıda çok tehlikeli. Koltuğun arkasına iyice saklandım.

Öykü kapıyı açtığında Doruk'un sert adımlarının sesini duydum. "Cidden delireceğim!" diye bağırdı.

"Yine ne oldu?" diye sordu Öykü bilmemezlikten gelerek

"Yemin ediyorum sana bir gün bu kızı öldüreceğim!" Dedi ses tonunu kısarak. Ama her kelimesinden ateş çıkıyordu sanki. O kız ben miydim cidden? Onu bu kadar sinirlendiren, başka bir şey olmuş olmalıydı. Giderken çok sakin gözüküyordu.

"Kim?" diye sordu Öykü.

Bir an adımı söyleyeceğini düşündüm ama "Hırçın kız işte." dedi. Hırçın derken, benden bahsetmediğine eminim. Başka bir kız olmalıydı.

Doruk, arkasına saklandığım koltuğa oturdu ve sinirle soludu. Sonra bir şey koklamaya başladı. Yırtıcı bir hayvanın avının kokusunu alması gibiydi. "O burda mıydı? Yoksa burada mı?" dedi. Dudağımı ısırdım. Nefesimi tutup son duamı etmeye başladım. Ne olduğunu bilmesem bile bu sinirle beni çok rahat öldürebilirdi. Artık insan öldürmüyor bile olsa o yeminini şu anda bozabilecek kadar sinirliydi.

Güneş Aya Aşık OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin