Murat ellerini yüzüne kapatarak derin bir nefes aldı. Yine onun üzülmesine sebep olmuştu. Keşke hastaneye gitmeyip direkt Meryem'in yanına gelseydi. Ya da keşke her şey bu kadar zor olmasaydı. Ellerini yüzünden kaydırıp aşağı saldı ve yorgun bir şekilde omuzlarını düşürüp Salih dayıya baktı. "Dayı iznin olursa Meryem'in odasına girebilir miyim?" diye sordu.

Salih dayının cevap vermesini beklemeden Serpil yenge hemen öne atıldı.

"Gir tabii oğlum. Bütün gün pencere önünde bekleye bekleye saksıya döndü kızcağız."

Murat çekingen adımlarla Meryem'in odasına girerken, Serpil de ona ters ters bakan eşine aldırış etmeyip mutfağa doğru ilerledi. "Git üzerini değiş de yemeğini ısıtayım." diye seslendi eşine mutfaktan.

Murat odanın kapısını yavaşça ardından kapatıp sevdiği kızın yattığı yatağa doğru yanaştı. Komidinin üzerindeki gece lambanın düğmesine dokunarak açtı ve huzursuz bir uykunun pençesinde yatan sevdiğine baktı hüzünlü bir şekilde. Meryem'in çok ağladığı şişen yüzünden belliydi. Kahretsin yine onun üzülmesine sebep olmuştu. Şakağında boncuk boncuk beliren terleri eliyle silip alnına bir öpücük bıraktığında  Meryem kıpırdanarak adını sayıkladı. Ellerini avucunun içine alıp, "Meryem... Meryem uyan bak ben geldim. Yanındayım şimdi korkma." diye seslenmeye başladı Murat.

Ara ara sevdiğinin yüzünü okşayıp uyanması için ona ismiyle sesleniyordu  fakat Meryem her defasında onun adını sayıklayarak tepki verse de bir türlü gördüğü kabustan kurtulamıyordu.

Karanlık bir yolda yokuş aşağı koşuyordu Meryem. Nereye ve neden gittiğini bilmiyordu ama nefes nefese kalmıştı. Yolun sonuna geldiğinde  bir uçurumun kenarında olduğunu fark etti.  Yüzüne vuran rüzgar hoyratça saçlarını okşuyor, onu sarıp sarmalayıp adeta uçurumdan atlaması için onu kışkırtıyordu. Kollarını açıp rüzgarın onu alıp uçurmasına izin verecekti ki uzaklardan gelen bir ses rüzgarın uğultusunu bastırdı. "Meryem... Meryem uyan... bak ben geldim, yanındayım şimdi korkma." diyordu tanıdık bir ses. Arkasını sesin geldiği yöne doğru döndüğünde gözlerini kamaştıran bir ışık parladı karanlık gökyüzünde. "Bu güneş gözlü adamı olmalıydı. Sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladığında etrafındaki karanlık yavaşça geri çekilip yerini aydınlığa bıraktı.  Yoğun ışık nedeniyle gözlerinde yanma hissi oluştu. Duraksayıp soluklandığında yüzünde ılık bir rüzgar hissetti ve yeniden o ses ilişti kulaklarına. "Meryem'im uyan artık..."

Gözlerini hafif araladığında yüzüne yansıyan gece lambasının ışığı gözlerini yakınca göz kapaklarını tekrar kapatıp diliyle kuruyan dudaklarını ıslattı. Murat onun bu hareketini gözleriyle takip edip ardından bakışlarını tekrar uzun kirpiklerin gölgesine tırmandırdı. Hafifçe nişanlısının yüzüne doğru eğilerek tekrar seslendi. "Meryem'im... uyan artık."

Meryem isminin telaffuz edilmesiyle birlikte yüzünde hissettiği o ılık nefesi ve burnuna doluşan o odunsu kokuyu içine çekmek istercesine derin bir nefes aldı. Duyuları kan dolaşımını harekete geçirip kalp atışlarını hızlandırırken bunun bir hayal olduğunu düşünerek ağlamaya başladı. Bu ses... bu koku... bu nefes... Murat'ın nefesiydi ama o düşmemiş miydi? Aklı onunla oyun mu oynuyordu yoksa?

"Murat?" diye seslenerek gözlerini tekrar açtığında karşısında ona endişeyle bakan bal rengi gözleri bulunca inanamadı. Parmak uçlarıyla gözlerini ovalayıp tekrar baktı. Oradaydı işte, tam karşısında. Sevdiği adam sapasağlam oturuyordu karşısında. Nerede olduğunu anlamak için sağa sola bakındı. Kendi odasındaydı ve Murat yatağın kenarına oturmuş ona bakıyordu o muhteşem elalarıyla.

Ara verildi: Bozuk Para - Sevda sınavı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin