Zaten tahriş olmuş bacaklarımın içleri başlarda kuru zemine sürtmekten yansa da şuan kayganlaşmış kapağın üstünde rahatlıkla hareket edebiliyordum. Nefeslerim sıklaşmaya başlarken işaret parmağımla vajina dudaklarımdan birini kenara doğru çekiştirip orta parmağımı içime sokmaya başlamıştım. 

Sıcacık deliğime sürttüğüm parmağımı tam manasıyla içime aldığımda parmağımın dört bir yanını saran duvarlarıma bastırıyordum, sınırlarda gezdiğimden parmağımı o şekilde bastırmam az da olsa acı veriyordu bana. Bundan zevk aldığımdan hareketlerimi yavaşlatmadım. Hatta daha sert davrandım kendime.

Kendi zevkimden ve yayından gelen azalmış olsa da bariz bir biçimde duyulan sesten duymadığım kapanmış bir kapının kilit sesini işittim az da olsa. İçimden çıkardığım parmağımla sızlanmak istesem de tuttum kendimi. Kenardaki telefonumu hala tir tir titreyen ellerimle almak için uzandığımda tutma refleksimi kaybetmiş gibi anında düşürmüştüm telefonumu. 

Nefes seslerimi duyduğundan emindim içerdeki kişinin, en önemlisi bir kızın inleme sesleriyle kendime dokunduğumu fark etmişti. İnliyordum çünkü farkında olmasam da. 

Telefonumu aceleci bir biçimde titreyen ellerimle yerden aldığımda düşürmemek için iki elimle sıkı sıkı tutuyordum. Önce sesi kısıp sonra direkt yayından çıktığımda su sesi gelmesiyle birazdan çıkacağını düşünmüştüm içerdeki kişinin.

Ufak adım seslerini dikkatlice dinliyordum. Adım sesleri kesildiğinden rahat bir nefes alacaktım ki ince, mor ojeli bir sürü yüzük takılı oldan bir elin kabinin altındaki boşluktan uzanmasıyla sıçtığımı anlamıştım.

Ben engel olmadan yerdeki pembe iç çamaşırımı kavradı parmaklarıyla, avcunda buruşturduğu dantel parçasını aldı ve kapıyı tıklattı. Yutkundum gerginlikle. Yara dolu dudaklarımı yine dişlerken buldum kendimi. Oturduğum yerde doğrulup kapının kilidine uzandım. En fazla ne olabilirdi ki.

Düşünmedim fazla, düşünebilecek durumda değildim zaten. Yarım kalan orgazmım yüzünden şişmiş vajina dudaklarım bana hiç yardımcı olmuyordu o an. Karnım istekle kasılıyordu. Kapının kilidini açtığımda boş tuvalette yankılanan tık sesi iliklerime işledi. Kanım kaynıyordu.

Titreyen bacaklarımı birbirine bastırdım yara olmuş dudaklarım gibi. Kapı yavaşça aralandı, bayık bakışlarımla bacaklarımı birbirine bastırarak hafif hafif hareket ediyordum oturduğum yerde. Tabi kabine girip kapıyı kilitleyen kişiye bile şaşıramamıştım.

Lee Felix, benim sevgilimde dahil olmak üzere tüm okulun hoşlandığı ponpon kız takım kaptanı. Yeşile çalan ela gözleri, dolgun kalp şeklindeki dudakları, beline gelen platin sarısı saçları, burnunun ve yanaklarının üstünü süsleyen güzel çilleri, uzun kirpikler ve vücudundaki dövmeler. Ondan herkes etkilenirdi.

Hala avcunda duran çamaşırımı tuttuğu eliyle eteğini kıvırıp kucağıma oturdu. Büyük gözlerle bana bakıyordu. Benim yaralarla dolu dudaklarımın aksine pürüssüz ve nemli olan sıcak dudaklarını aralayarak dilini çeneme değidirdi. Baştan aşağı titredim bu hareketiyle. Ellerimle kucağımda iki yana açtığı bacaklarına tutundum sıkıca. Telefonum ise çoktan cehennemi boylamıştı.

Az önce çeneme değen dili şimdi dudaklarımın etrafında geziniyor, ara ara dudaklarımın dolgun etine çarpıp geri çekiliyordu. Ellerimden biri gözünün önüne düşen saçlarını geriye ittirip beline dolanmıştı bile.

Bende yavaş yavaş onun dudaklarına değmeye başlamıştım. Dilim alt dudağına çarparken dillerimiz birbirine sürtmüştü. Geri çekilmedim, geri çekilmediğim için öpmeye başladı beni. Dilimi dudakları arasına alıp dili ve dişleriyle dilimi tükürüklerine boğdu. 

sapphic pop • jilixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin