Mahir devam etmeyince, Esma Süreyya' nın sorduğu sorunun cevabını deli gibi merak etmeye başlamıştı. ''Sorsak mı acaba daha önce olmuş muydu? Yani seninki de sorumu kızım ya adama baksana illaki olmuştur. Allah allah, ne malum canım tabii hayatında birileri olmuştur da öyle aşık falan olmamıştır ya! Sen olmuş muydun ki dur bir düşüneyim yoo ben olmadım ben sadece ilk defa Mahir' e aşık oldum. Ne var yani o da sadece bana aşık olmuş olsa! Offf Esma ya valla kendi kendini çileden çıkarmakta üzerine yok! Şimdi konumuz bu mu? Evet tam olarak bu, ay öğrenemezsem çatlarım ama iyi de öğrendiğinde ne olacak sonuçta geçmiş, hım öyle değil mi? Aman ne geçmişi ya başlarım ha geçmişine kızım dur ya yine dellendin kendi kendine!''
Mahir' in bir gözü Esman' ın üzerindeydi. Gülümseyerek bakıyordu ona çünkü şu an aklında kendi kendine tartışıyordu yine kaptırmış gidiyordu böyle zamanlarda onun bu halinden çok etkileniyordu bir şekilde aşırı komik geliyordu ona kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Hayır, bir de çaktırmamaya çalışıyordu ama o kadar başarısızdı ki. Acısına son vererek konuşmaya başladı. Neyi merak ettiğini çok iyi biliyordu, çünkü o da aynı şeyi bilmek istiyordu.
''Hiç aşık olmadım.''
Esma, şok içinde Mahir' e bakıyordu. ''Nasıl yani dedi içinden ay vallahi duyuyor bu benim beynimi okuyor, süper zekâ sevgilim benim aman bir dur hemen övmeye başladın yine adamın dediğine odaklansana sen.''
Mahir bu sefer sesli gülmeye başladı.
''Esmam, bal küpüm senin o küçük kafanın içinde neler dönüyor Allah aşkına! Merak ettiğin şeye cevap veriyorum öylece bana bakıp susuyorsun. Ama mimiklerine hakim olamıyorsun onu ne yapacağız?''
''Neden gülüyorsun sen şimdi? Komik mi yani? Tamam, komik olabilir biraz da yani sen yine de gülme!''
''Sen peki? Sen hiç aşık oldun mu?''
''Hayda, ben ne diyorum beyimiz neyin peşinde? Olmadım senden başkasına karşı böyle duygular hissetmedim. Kendimin bile farkında olmadığım hisleri yaşatıyorsun bana.''
''Demek öyle, biraz daha açsak mı bu konuyu hoşuma gitti. Hatta uzun bir süre bundan bahsedebiliriz. Daha çok, senin konuşmanı tercih ederim. Sen öyle anlatırsın tatlı tatlı bende seni dinlerim istediğin kadar hım?''
''Bak ya! Açık sözlü, olmana bayılıyorum biliyor musun? Anlayan ve kendini açıkça anlatan bir adam olman her zaman dikkatimi çekmişti. Sanırım dürüstlük, çoğu kişi tarafından çok aşağılara itilen bir erdem olmuştu ve ben bundan rahatsız oluyordum ama seninleyken hiç öyle değil. Çünkü sen haddinden fazla açık sözlüsün ve söylediklerinde de dürüstsün sonucu ne olursa olsun umursamadan bunu yapıyor olman bile sorun değil. Böyle olmanı seviyorum.''
Mahir duyduklarından hoşlanmıştı, ama duyduklarının Esma tarafından fark edilip söylenmesinden daha çok hoşlanmıştı. Ardından gelen o son cümle kalbine tokmağı indirmişti. Mübarek ramazan davulcusu gibiydi. Daha kendine gelemeden bir sonrakini indiriyordu kalbine... O da onu çok seviyordu, daha söyleyememişti ama çok seviyordu.
''Ne dedin sen?''
''Ne demişim? İşte anlattım ya!''
''Onu demiyorum, en son dediğini diyorum.''
''Ee biliyorsun işte onu da niye soruyorsun? Ay nerden dedim, öleceğim heyecandan bak yine arabalar rallideymiş gibi yarışmaya çıktı kalbimde!''
''Bilmiyordum, ama öğrendiğim iyi oldu. Şimdi bu bilgiyle neler yapabiliriz onu düşüneceğim.'' Sırıtıyordu, çünkü Esma' nın yüzü allak bullaktı.
''Benimle öyle gülerek teknolojik imalar yaparak konuşamazsın Mahir Bey. Benim anladığım dilden konuş öyle bilgi bilmem ne ....'' Derken, devam edemedi. Çünkü Mahir arabayı sağa çekmeye başladı bir anda,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE VE SANRI
General FictionHiçbir karşılaşma rastgele değildir. Bazı yollar öylesine kesişmez; onlar, ustalıkla çizilmiş bir kaderin tuzağıdır. Yavuz Selim, soğukkanlı, tehlikeli ve kusursuz bir manipülatör. İstanbul'un yeraltı dünyasında söz sahibi, uluslararası işlerin per...
42. BÖLÜM(Yoksa kastın mı var ruhuma! - Cebesoy Ailesi)
En başından başla