26. Bölüm : Balo Gecesi

En başından başla
                                    

Giydiği siyah smokinin içinde öyle müthiş duruyordu ki bunu kelimelere dökemezdim. Benim aksime o sahip olduğu yüzü göstermekten çekinmemiş hatta bunu taktığı gül kırmızısı kravat ile vurgulamıştı. Dağınık siyah saçları yine alnına düşmüştü. Parmaklarında çeşitli yüzükler vardı. Ceketindeki zincir detayı çok hoştu.

Kim olduğunu unutma, Kayla.

"Harikasın." diyebildim sadece. Odun olmalıydım. Erkeksi bir şekilde kıkırdadı. Sesi boş koridorda yankı yaptı. Tanrılar aşkına! Onun için gerçekten de ölebilirim. "Odun olmalısın." dedi gülerek. Kahkaha attım.

Bir anda dudaklarıma çöken dudakları ile ne yapacağımı şaşırdım. Beni gafil avlamıştı. Hafifçe geri çekildi. "Her ne sürdülerse tadı çok güzel, ışığım." bir kez daha dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kollarını belime sardı ve üst dudağımı dudakları arasına aldı. Alt dudağına dişlerimi geçirdim hissettiğim yoğunlukla. Acıyla inleyip benden ayrılırken gülüyordu. "Tüh," dedi hiç de üzgün olmayan bir ifade ile. "sanırım rujun biraz dağıldı."

Üzerime doğru eğildi. Belim geriye doğru kıvrılırken parmaklarım yakasına tutundu. "Neden geri kalanını da dağıtmıyorsun?" diye sordum nefes nefese. Kalbim kilometrelerce koşmuşum gibi atıyordu. Onun yanında olmak evrendeki tüm heyecanı içime topluyordu sanki. Bana gülümsemesi için ise kalbimi söküp ona verebilirdim. Zor bir seçim olmazdı.

Gülümsedi. Kalp atışlarım mümkünmüş gibi daha da yükseldi. Karan ve kahrolası gülümsemesi... Eğer gecenin bu kadar güzel başlayacağını bilseydim Tanrıça Hera balo fikrini ortaya attığı ilk anda kabul ederdim. Karan, her şeye değerdi.

"Yeter ki iste, ışığım." bir kez daha beni öpecekken Tanrı Ares yanımızda belirdi. Karan ufak bir küfür mırıldandı. Tanrı Ares ve ben güldük. "Tanrıça Hera gelmeni istedi." dedi Ares. Gözlerimi devirdim. Ona ondan nefret ettiğimi söylemiştim. Sanırım bu onun için pek bir anlam ifade etmiyordu ki hiçbir şey dememişim gibi davranıyordu. Anlaşılan benim de öyle davranmam gerekecekti.

"O halde davetini kabul etmeliyiz." dedim yüzüme en tatlı gülümsememi yerleştirirken. Sahte bir gülümseme ama onlar zaten bu gülümsemenin yüzümde nasıl durduğuna bakıyordu, nasıl hissettiğime değil.

Onlara göster. Omuzlarını dik tut, çeneni kaldır. Başındaki tacın anlamını unutma. Sen Tanrılar Tanrısı ve Tanrılar Tanrıçası'nın kızısın. Bilgelik Tanrıçası ve Savaş Tanrısı eğitti seni. Okyanus, senin yanında çağlar ve sen hepsini oyuna getirdin. Hatırla, Gökyüzü Varisi olmak için göğüs gerdiğin işkenceyi hatırla. Çektiğin acıyı, kırılan kalbini... Ama en önemlisi o hırsı hatırla.

Hayalet Varis olduğunu ve ateşin bile karşında diz çökebileceğini unutma.

Tanrı Ares, ellerini omuzlarımıza koydu ve bir saniye bile geçmeden balo salonunun girişindeydik. "Bol şans, kardeşim." dedi kendisini içeri bedenlerken. Kapıdaki muhafızlar bana baktı. Onları kapıyı açmaları için başımla onaylarken Karan kolunu kırıp bana uzattı. "İzninizle, size eşlik etmek istiyorum, leydim." gülümsedim ve koluna girdim.

Çift kanatlı, altın kapılar açıldı. Kim olduğum herkese duyuruldu. "Yüce Tanrı Kral Zeus ve Yüce Tanrıça Kraliçe Hera'nın kızı Gökyüzü Varisi Kayla!"

Hayalet Gölge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin