"Kaplan. Tehlikeli sularda yüzüyorsun." Tehditkar çıkan sesimle tok bir kahkaha attı.

"Aman be oğlum sende hemen dikine uçuşa geçiyorsun. Uslu dur senin şu karnını doyuralım hele." Karnımı doyuralım da... Neyse. Sabır Ferhat sabır. Sen girdin bu boka sus oğlum.

Yol boyunca Mecnun'un açtığı rock müzikler dışında arabanın içi sessizdi. Bu da gerçekten aç olduğumunun kanıtıdır. Açken gözüm görmez dilim dönmezdi. Kısa sürede bunu anlamış olan Mecnun da hızlı ama dikkatli bir şekilde varacağımız yere kadar ustaca sürdü. Durduğumuzda dere kenarına kurulmuş kafe-restoran benzeri bir yere geldiğimizi fark ettim. İndiğimizde bir vale anahtarı alırken onu şöyle bir süzdüm.

Kıvırcık saçları her zaman ki gibi dağınık durup ona asi olmaktan uzak melankolik bir hava veriyordu. Koyu renk bir kot, siyah üst ve aynı renk ayakkabılar ile sade ve göze çarpmaması gereken herif duruşuyla bile dikkat çekiyordu. Kendime gelip yanına giderek kolumu omzuna attım.

"Hayırdır kaplan, beni etkilemek için pahalı mekanlara mı götürüyorsun? Alışırım bak." Bir kaç hafta önce olsa dirseğini böğrüme saplayıp kolumdan kaçan herif gülüp ellerini ceplerine soktu.

"Sende etkilenmeye yer arama." Mekana giden taş yola adım attığımızda dikkat çekmemek için kolumu omzundan çektim. Geri geri yürüyüp ona bakarken cevap verdim.

"N'apalım be oğlum yanımda hırçın bir deniz var etkilenmeden duramıyorum." Mecnun gözlerinden bir şeyler geçse de gülüp mırıldandı. Yavşak mı dedi o?

"Senin şu dilin varya. Önüne dön aptal düşeceksin. Senden önce çenen düştü ama neyse." Kaçırdığı gözleri ile sırıtıp önüme döndüm.

Mecnun. Verdiği tepkiler, ses tonu, bakışları bir farklıydı. Bende normal değildim pek. Bu kadar uğraşmaz, bu kadar samimi olmazdım. Ama oluyordu işte. Sanırım ikimizde akışına bırakmıştık.

*~*~*~*~*

"Oh be doydum." Çayımı alıp çıkmış karnımı patpatlayıp arkama yaslandım. İyi gelmişti.

"Yarasın aslanıma diyeceğim ama beni de yeseydin amk." Şöyle bir masaya baktım da adam haklıydı. Öğleden sonra dörde kadar kahvaltı veren mekanda bitiremeyiz diyen Mecnun'a inat üç kişilik serpme söylemiş ve iki kişiliğini ben yemiştim. Bir ara garson ekmek ve çay getirmekten illallah etmiş komi yollamaya başlamıştı.

Yerime iyice yerleşip garson gelmeden önce bombayı koydum.

"Olur be kaplanım. Hem tatlı hem spor bir arada olur işte. Nerede istersin? Benim için araba uygun."

"Lan!" Garsonun gelmesi ile dudaklarını sımsıkı kapatan Mecnun ile kahkahayı bastım. Yanakları tatlı bir renk bile almıştı. Adam masada ki tüm boşları alıp silene kadar sessiz kaldık. Birer kahve siparişi verdiğimizde karşımda ki herif rahat bir nefes alabilmişti sonunda.

"Şu libidon yüzünden bir gün başına bir iş gelecek ama hadi bakalım." Benim gibi arkasına yaslandığında ortaya çıkan göğsüne baktım. Tişörtü üstüne yapışmış tüm hatlarını belli ediyordu. Yapılı ve güçlü. Öyle kas yığını değildi ama fiziği sağlamdı, aşağı doğru incelen beli ile boşta duran tişörtü... yutkunup hop konuyu değiştirdim.

"Gelmediğini kim söyledi?" Meraklı bir ifade ile bana baktığında kahvelerimiz de gelmişti. Paketten bir dal çekip yaktığımda kahvesini yudumladı.

"Dökül bakalım koç, merak ettirdin." Hafta içi olduğu için neredeyse boş olan mekan ile rahat rahat konuya girdim.

"Bak şimdi vaktinde bir çocuk vardı tamam mı? Yaz günü dışarıdan eve attık kendimizi libidolar tavan. Nasıl bir telaşsa yatak odasına gitmeden salonda ki koltuğa attık kendimizi. Çırılçıplak koyulduk işe." Durup kahvemi yudumlarken Mecnun düz tutmaya çalıştığı bir ifade ile beni dinliyordu. Devam ettim.

MECZUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin