Eşyalar içeriye yeni taşınmaya başlamıştı. Bu hoseok'u daha da heyecanlandırıyordu. Bu aktiviteyi küçüklükten beri yapardı. Eşyalar tek tek taşınırken hipnoz olmuş gibi izlerdi. Bu onun stresini de azaltırdı.

Hoseok üşüdüğünü hissettiğinde bol hırkasının kollarını daha da çekti. Altında şort olduğu için biraz bacakları üşüsede odaklanması gereken başka birşey olduğu için dert etmedi. Cebinden bir çikolata daha çıkardı. Paketi açıp çikolatayı keyifle yemeye başladı.

Bir yandan taşınan eşyaları izliyordu. Taşınan eşyaların çoğu siyah ve gri tonlarındaydı. Hoseok bunu görünce yüzünü buruşturdu. O genellikle pembe ve daha renki şeyleri severdi. Kendi evinde böyle eşyalar olsa ne kadar sıkıcı olurdu diye geçirdi içinden.

"Off neden böyle eşyaları var. Çok sıkıcı bir yazar olmalı" diye Konuştu. Cebinden tekrar bir çikolata çıkarmıştı. Olanları izlerken ne ara yediğini bilmiyordu. Bütün odağı kamyonun hemen yanında duran beyaz araba ile bozuldu. Araba tam da kamyonun yanında durduğu için taşınan eşyaları göremediği için yüzü düştü.

Dudakları hemen üçgen şeklini almıştı. Hoseok beyaz arabaya bakarken, arabadan gri saçlı, oldukça spor giyinmiş bir adam indi. Hoseok'un elindeki çikolata biranda kayıp yere düşmüştü. Hoseok adama odaklanmıştı.

Adam etrafına bakıyordu. Ona bakan tatlı çocuğu görünce gülümsedi ve göz kırptı. Hoseok donakaldı. Adam apartmanın girişine doğru ilerledi.

Kanyonun diğer tarafından uşaklar gibi giyinen ve elinde beyaz ince eldivenleri olan, saçı özenle taranmış olan bir adam çıktı ve genç yazarın arkasından ilerledi.

Hoseok kafasını sallayıp kendine geldi. Haneul teyzenin dediğini hatırladı "pekte yakışıklı beyefendiymiş" ama bu yazar daha fazlasıydı. Bu yazar mükemmeldi. Hoseok bu kadar yakışıklı bir yazarın neler yapabileceğini düşününce gülümsedi.

Oturduğu yerden heyecanla ayaklarını yere vurdu. Çok heyecanlanmıştı. Galiba aşık olmuştu (ah hoseokum minik kuşum biraz yavaş mı olsan)
Hızlıca eşyaları taşıyan adamın yanına gitti. Utanırdı tanımadığı kişiler ile konuşurken. Eşyayı taşıyan adam genci görünce durdu "birşey mi oldu küçük?"

"Şey, şu daireye taşınan adamın adı nedir?" Hoseok utanarak sormuştu. Karşısındaki adam gülümseyince gerildi ve iki adım geriledi "bilmiyor musun yoksa? Min yoongi o. Ünlü bir yazar. Yani o kadar çok tanınmasa da kendi çapında ünlü"

Hoseok anladığını belli edercesine kafasını salladı ve "teşekkür ederim bayım" diyip heyecanlanla, zıplaya zıplaya apartmana girdi.

Bunu hemen hyungu'na anlatmak istiyordu. İçinde tutamazdı. Yazar onu çok etkilemişti. Hoseok daha önce kimseyi sevmemişti. İlk görüşte olsa bile...

Hoseok yazarın sadece ismini biliyordu. Nasıl biri olduğunu bilmeden heyecana kapılmak istemiyordu. Ama elinde değildi, çok yakışıklı biriydi.

...

Hoseok ve jin bir kafeye gelmişlerdi. Yani hoseok jin'i zorla getirmişti. Hoseok gördüğü genç yazarı hemen jin'e anlatmak istediği için, eve girdiği gibi aramıştı. Jin'in önemli işleri olsa da hoseok'un çok heyecanlı olduğunu duymuş ve bu heyecanının sebebini öğrenmeyi -hoseoku kıramayıp- öğrenmeyi kabul etmişti.

Hoseok elindeki milshake'i ayaklarını sallaya sallaya içiyordu. Jin, hoseok'un bu haline gülüyordu. Çok heyecanlı olduğunu görüyordu "sakin ol biraz hoseok. Ne oldu da bu kadar heyecan yaptın?" Önündeki kahvesinden bir yudum alarak konuşmuştu jin.

"Çok güzel birşey oldu jin. Çok heyecanlandım ben biliyor musun?" Hoseok en güzel gülümsemesini sunuyordu jin'e "görebiliyorum hoseok" jin kahve fincanını eline alıp dudaklarına götürdü.

"Ben aşık oldum hyung" jin hoseok'tan beklemediği şeyi duyunca kahve boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. Elindeki fincanı hızlıca bıraktı ve su içti. Hoseok, jin'i umursamadan gülümsemeye devam ediyordu. Hep böyleydi o. Ne olursa olsun gülümserdi.

"Ne?" Jin hızlıca, şaşırdığını belli edecek bir soru sordu "aşık mı oldun?" Daha sonra gülmeye başlayınca, hoseok yüzünü düşürdü. Dudakları tekrar üçgen şeklini almıştı "neden gülüyorsun hyung?! Çok ciddiyim ben!"

Jin gülmeyi bırakmış ve konuşmuştu "aşık olduğuna emin misin hoseok?" Jin'in böyle bir soru sormasının sebebi hoseokun kimseyi istememesiydi. Hoseok hayatını yalnız geçirmek, sürekli istediğini yapmak istediği için şuana kadar hiç kimse ile birlikte olmamıştı (bekarlık sultanlık demek istiyor herhalde)

"Eminim hyung" hoseok milshake'inden bir yudum daha aldı. Dudaklarının üstünde krema kalmıştı. Dili ile dudağının üstünü yaladıktan sonra hızlıca ellerini çırptı, gülümsedi ve gözlerini kapayarak konuştu "çok yakışıklıydı hyung"

"Kimmiş bu şanslı kişi?"

"Yoongi" hoseok yine milshake'inden içti. Jin tanımadığı bir isim duyunca kaşlarını çattı. Soobin demesini bekliyordu.

"Yoongi mi?" Jin soruyu sorduğunda hoseok hızla kafasını salladı "evet yoongi. Çok güzel bir ismi var değil mi?"

Jin kafasını sallamıştı. Yoongi kim diye düşünürken aklına gelen isim ile durdu. Hoseok koskoca min yoongi'ye mi aşık olacak diye düşünmüştü.

"Hoseok, ismi min yoongi mi? Şu aşık olduğun kişinin. Yada aşık olduğunu sandığın?

"Ya hyung! Ben aşık olduğumu sanmıyorum! Cidden aşık oldum ve evet ismi min yoongi"

"Peki nerede gördün bu beyefendiyi?"

"Sana karşı apartmandan taşınan delilerden bahsettim ya. İşte onların dairesine taşınıyordu bugün"

Jin anladığını belli eder bir şekilde kafasını salladı "vay be. Koskoca yazara aşık olmuşsun hoseok helal olsun"

Hoseok tekrar güneşi andıran gülümsemesini sundu ve "teşekkür ederim hyung!" Dedi.
Jin de karşılık olarak gülümsemişti. Jin kahvesinden içerken, karşısından dirseklerini masanın üzerine dayanmış, başını iki elinin üzerine koyarak gülümseyen, hala içindeki heyecan belli olan gence sormuştu "çok mu yakışıklıydı?"

Hoseok sessizliği bozan hyunga bakarak heyecanla kafasını sallamıştı "çok yakışıklıydı hyung. Tanıdığım tüm yazarların en yakışıklısıydı. Gri saçları vardı. Çok güzel giyinmişti"

"Öyle mi?" Jin kıkırdamıştı. Hoseok aklına gelen şey ile utandı. Bunu da hyungu'na anlatması gerekiyordu "bana göz kırptı biliyor musun hyung? Birde gülümsedi! Çok, çok güzeldi hyung sende görmeliydin. Yada sen görme. Birtek ben görmek istiyorum o gülümsemeyi. Sen görürsen kıskanırım"

Jin hoseokun anlattıklarını gülümseyerek izliyordu. Hoseok'un mutlu olması onun için çok güzel birşeydi. Küçükken yaşadıklarından sonra tekrar bu hale gelmesi çok zor olmuştu. Hoseok'un hep mutlu olmasını isterdi. Hoseok'un yanlış hislere kapılmasını ve üzülmesini istemezdi. Ama karşısındaki genç çoktan bazı hislere kapılmış gibiydi. Heyecandan yerinde duramıyordu. Bu dışarıdan fazlasıyla belli oluyordu.

Oy oy hoseok aşık mı olmuş?
Min yoongiye karşı koymak çok zor sende haklısın hoseok. Ah soobin sende burda kötü oldun ne yapalım ldndkd

writer[SOPE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin