Sonra bir kadın sesi, " Arya. Kızım iyi misin? Aç kapıyı yavrum." sıcacık ses Adile teyzenindi. İsmimi duymamla kendime gelmem bir oldu. Eğer kapıyı açmazsam yukarıda ki herkes ne olduğuna bakmak için aşağı geleceklerdi. Herkes gelmese bile ne olduğunu soracaklardı. İsmim duyulursa Yavuz Kurt şüphelenebilirdi. Kendimi riske atamazdım.
Ayağa kalmak için hareketlenince sol kolum yana savruldu. İhanet tüm gücüyle ruhuma yapışmış kokumu benden almış gibi hareketsiz bırakmıştı. Kapı hala kırılacak gibi vuruluyordu. Kapıyı açamıyordum ama en azından dışarıdakilere iyi olduğumu söyleyerek yollayabilirdim. Dışarı çıkmaya çalışan son hıçkırığımı yutarken,
" Ben iyiyim,"dedim titreyen sesimle,"Bir Şeyim yok."
Evet bir şeyim yoktu. Hiçbir şeyim yoktu. Her şey ellerimden kayıp gitmişti. Sesim duyurduktan sonra kapının yumruklanması bırakıldı.
"Arya kızım. Aç kapıyı. Bak Yağız evladım da burada ." Yağız ismini duymamla yüzüm buruştu. O niye buradaydı ki anlamıyordum. Zaten onlar yüzünden bu haldeydim. Şuan yukarı da, kurtlar sofrasında, yakacakları canların hesabını yapmaları gerekmiyor muydu?
" Eğer çok kötüysen doktor çağıralım?"
" Gerek yok.. İyiyim," dedim dişlerimi sıkarak" Ben... birazdan çıkarım, midem bulandı. Birazdan geçer."
Kapının önünde ki konuşma devam ediyordu. Adile teyze bir şeyler anlatıyordu, ama hala kendime gelememiş uğuldayan kulaklarımla ne dediğini anlayamıyordum. Kesilmeyen seslere bakılırsa, gitmeye niyetleri yok gibiydi.
İçimde kalan son bir güçle yerden destek alarak zorda olsa ayağa kalktım. Musluğu açarak soğuk suyu yüzüme çarptım. Aynaya bakmıyordum bile. Ne halde olduğumu görmek istemiyordum. Kapıyı yavaşça aralayınca iki çift meraklı göz yüzüme odaklandı. Ne bahane bulacağımı düşünürken midemin tekrar bulanmasıyla yüzüm buruştu. Ağzımdaki acı tat kendini yine belli ederken,
" Ben.... Galiba iyi değilim dedim." bahane bulmaya gerek yoktu. Şuan gerçekten iyi değildim. Dudağımın kenarını ısırırken doktor çağırmamaları için,"ama idare edebilirim." Derin nefes aldım. İhanet acısıyla yutkundum boğazım yırtıldı sanki." üşüttüğüm de olur hep... geçer..." dedim. Geçer dedim ama ne geçecekti. Hala bana bakıyorlardı. Birinin gözlerinde şefkat diğerinin gözlerinde öfke.
" Bu muydu? Yani." Ne bekliyordu ki, ne duymayı düşünüyordu acaba. Bu muydu dediği şey benim ölümümdü. Babama yapılmış ihanetti. Sinirle bana bakmaya devam eden Yağız'a baktım. karanlığa hapsolmuş benliğimle konuşmaya başladım.
" Tabi ki bu değil. Mesele bu kadar basit de değil. Yukarda bulunan iki adi adam ailemin katili. Hepimiz ailemin katilisiniz. Bedelini ödeyeceksiniz."
Kurulan her cümle dışarı çıkmak için çabalarken kalbimi parçaladı. Ağzımdan tek kelime çıkmadı ama bakışlarım anlatmaya yetmişti. Biraz daha bu şekilde bakmaya devam edersem, gerçekten ne olduğunu çözeceklerdi. Yağız'a bakmayı bırakıp tekrar hareketlenen midemle elimi ağzıma kapattım. Bu sefer midemi bulandıran kanın tadıydı. Sinirden dudağımı kanattığımın farkında bile değildim.
" Özür dilerim." diyerek geri çekilip kapıyı kapattım. Kapıya yasladığım sırtımı kaydırarak yere otururken, ağzıma gelen asitli sıvıyı, kan tadı ile birlikte geri yuttum. İğrençti. İğrenç kanın tadı değil ihanetin tadıydı. Çok acıydı. Çok can yakıcıydı.
Biraz önce dilediğim özür düşüncelerim arasından sıyrılıp kalbime bıçak saplarken, dudağım hafif yukarı kıvrıldı. Niye özür dilemiştim ailemi benden alarak hayatımı mahvettikleri için mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
General Fiction"Sen bana nefretle bakarken ben seninle ailenden sana kalan en değerli mirasmış gibi sahiplendiğin çayı içmeye can atmaya başladım. Evden nefret eden ben evin mutfağında çıkmıyordum artık. Bıraksam kendimi mutfakta uyuyacaktım, seni daha fazla göreb...
5. BÖLÜM-İHANET
En başından başla