"Sen yüzme o zaman Minho."

"Ya al işte, durup dururken olay çıkaran sensin."

Changbin göz devirdi, cevap vermeden Seungmin'in kulağını şekilden şekile soktu. Kulağı acımış olmalı ki Seungmin bağırarak kafasını çekti. Changbin de elini omzundan çekip Chris'in yere koyduğu bira şişesine uzandı.

Jeongin'le beraber izledikleri videodan kafasını kaldıran Hyunjin "Futbol oynayabiliriz," dedi. Jeongin videoyu durdurup ona baktıktan sonra bize döndü, göz göze geldik. Suçlu olduğumu biliyormuş gibi hissediyordum fakat bana gülümsediğinde bilmediği gerçeğini bir kez daha hatırladım.

"Koşasım yok."

Changbin söyledi bunu. Şahsen benim de bu sıcakta bir topun peşinde koşturasım yoktu. Böyle oturmaktan şikayetçi değildim lakin yeniden bir arada eskisi gibi oturabiliyorken bir şeyler yapmak istiyordum.

Minho, Changbin'in kafasına dikip saniyeler içinde bitirdiği bira şişesini alırken "Şişe çevirmece oynayalım," dedi. Arkasındaki niyetini anlamamak için salak olmak gerekirdi. Herkesin birbirinden sakladığı onca sırrı varken bu oyunu oynamak akıl karı değildi.

"Ergen miyiz amına koyayım?"

"Ne oynayalım Changbin? Ne istersin?"

Bir atışmanın içine gireceklerini düşünmüştüm fakat Changbin ne planlıyorsa oynamayı kabul etti. Öğrenmek istediği şeyler olduğunu farz ediyordum.

Gelip Minho gibi çember olacak şekilde yere oturdu. Ondan sonra diğerleri de gelmişti. İlk Changbin çevirdi, ben çıktım. Doğruluğu seçemezdim. Soracakları sorular beni deli gibi korkutuyordu bu yüzden cesaret dedim. Herkes pis bir şey yaptırmak için düşünüyordu, ben ise Changbin'in ne diyeceğini merakla bekliyordum. Abartı şeyler yaptıracak biri değildi.

"Galerini aç."

Galerimde Minho ve benden başka bir şey yoktu resmen. Belki gruptan gelen silmeyi unuttuğum pornografik fotoğraflar olabilirdi ya da aile grubuna atılan fotoğraflar fakat ilk göze çarpan Minho olacaktı, biliyordum. Şimdiden bitmiştim, doğruluğu seçmemenin pişmanlığını yaşıyordum.

"Sıçtın amk," dedi Seungmin gülerek.

"Bir şey yok ki," dedim rahat bir tavırla. Kendimi sıkmasam titremeye başlayacaktım.
Ekran kilidini açıp telefonu Changbin'e uzatırken Felix "Biz de bakalım," dedi. Changbin tedirgin bakışlarımdan bir şey döndüğünü anlamış gibi "Önce ben bakayım," diyerek parmağını ekranın üstünde kaydırdı. Bir süre gözü bendeyken kaydırmaya devam etti. Anlamıştı, kesinlikle anlamıştı. Minho'nun haberi olmadan çektiğim fotoğraflar da vardı.

"Bize de göstersene amk."

Changbin anında ekranı kilitleyip telefonu bana geri uzatırken diğerleri söylendi.

"Bir şey yok ki gösterecek, çiçek böcek fotoğrafı dolu."

Pek de inanmamış gibiydi Minho fakat kimse başka bir şey söylemedi. Ve o an Changbin bir kez daha saygımı kazandı, bu yaptığı şeye minnettar olacaktım hep. Tabii bu konuyu benimle konuşacağını biliyordum.

Hemen ertesi gün beni kenara çekti. "Söyleyeceğin bir şey var mı," demeye kalktı ama ben zaten konuyu bildiğimden lafını kesip söze girdim. Teşekkür ettim öncelikle. Sonra "Evet," dedim. "Minho'dan hoşlanıyorum."

"Ne zamandır," diye sordu. Cevap vermeye utanıyordum.

"Uzun süredir," dediğimde dümdüz baktı. İç çekip "Tanıştığımızdan beri," diye mırıldandım.

"Sen şaka mı yapıyorsun? Kendini üzersin Jisung, piçin teki o."

İster istemez gözlerim sulandığında iç çekip elini alnına vurdu. Daha sonra o elini enseme atıp beni kendine çekerek sarıldı. "Oğlum ya," diye mırıldandı. "Bunca zaman nasıl dayandın sen bu acıya?"

Ağlamaya başladığım için konuşamamıştım, zaten ne diyeceğimi bilmiyordum. "İyiliğin için söylüyorum, yanlış anlama beni."

Changbin'e Minho'nun iyi taraflarını anlatmayı düşündüm bir an. Kendime güldüm sonra. En yanlış insandı bunu anlatmak için ve ne kadar dil dökersem dökeyim asla onu benim gördüğüm gibi göremeyecekti. Yine de ona bir şey diyemezdim. Saatlerce bana sarılıp teselli etmişti. Arkadaşlarımın olmasının değerini anladım o an. Birbirimize sahip olduğumuzu hatırladım.

"Jisung sıra sende canım, çevir," dedi Felix. Uzanıp sağ elimle şişeyi çevirirken kime çıkacağını bekledim ve sanki planlanmış gibi Minho'nun önünde durdu. Ne soracağımı ve ne diyeceğimi bilmediğim için yine paniklemiştim. Bu oyundan en zararlı çıkan ben olacaktım sanırım.

"Cesaret," dedi direkt. Seungmin'in araya girip ünlü bir komedyenin taklidini yapmasını söylemesiyle herkes geçmişi hatırlayıp "Evet," diye ısrar etmeye başladı, ben de bu yükten kurtulmuş oldum.

Minho eskiden sürekli birilerinin taklidini yapar bizi karnımız ağrıyana kadar güldürürdü. Bunu deyince de gülüp düşündü bir süre, daha sonra itiraz etmeden yaptı, o da özlemiş gibiydi bizi. Ayağa kalkıp komik danslarla bir şeyler yaparken herkes gülmeye başladı. Gülmeyi özlediğimi fark ettim.

Ve sanırım en son o zaman birlikte bu kadar güzel güldük.

Minho, şişeyi çevirdiğinde Jeongin'e çıktı ve olaylar o gün için boka sarmaya başladı. Jeongin "Cesaret," dedi anında, halbuki doğruluk diyeceğinden çok emindim. Bir şey mi saklıyor diye düşündüm ister istemez, kendimden biliyordum.

Minho, "Cesareti seçenlere şöyle sağlam bir şey yaptırmadınız," dedi ilk olarak. Sonra arkasına yaslanıp Jeongin'e baktı. "Chan'ı öp."

Herkes Minho'ya bakarken tek konuşan Hyunjin'di. "Ne bu şimdi amına koyayım," dedi direkt çekinmeden.

"Oyun oynuyoruz."

"Evet Minho, oyun oynuyoruz," dedi onu tekrar ederek. Oyun oynadığımızı vurgulamıştı.

"Oyun amına koyayım, oyun. Yapamayacaksanız cesareti seçmeyin."

Hyunjin sinirle alnını ovarken kimse bir şey demedi çünkü hepimiz neye sinirlendiğini biliyorduk. Jeongin'i kıskanıyordu, sevgili gibiydiler. Bunu bilmemize rağmen Minho'nun böyle bir şey söylemesi de saçmaydı. Amacı neydi diye düşünmeden edemedim.

Jeongin diğerleri görmeden Hyunjin'in elini tutup ona bir şeyler fısıldadı. Duyamadım ama muhtemelen sakin olmasını söylüyordu.

"Oynuyor musunuz ağlamaya devam edecek misiniz?"

"Ya senin kafanı..."

Jeongin "Tamam,'' deyip araya girdiğinde aralarındaki Felix'in üzerinden Chan'a uzandı. "Oyun sonuçta," dedi, hala Hyunjin'in elini tutuyordu.

Chan'ın gerildiğini fark ettim. Minho'ya kısa bir bakış attı. Jeongin'e döndü sonra. Seungmin ve Felix'in abartı olmayan tezahüratları arasında hafifçe uzanarak Jeongin'den bekledi ilk hamleyi.

İkisinin dudakları saniyelik birleşirken Hyunjin'in Minho'ya dik dik baktığını gördüm. Çok kötü bakıyordu sanki elinde olsa onu öldürür gibi.

celladıma gülümserken, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin