Sehun, sevdiklerini kaybetmenin ne büyük bir acı olduğunu Suho'yu kaybettiği gün anlamıştı. Hem de bir daha geri dönülemez bir şekilde kaybetmişti ve o zaman en pişmanlık duyduğu şey fırsatı olmasına rağmen sevdiğini söylemeyi ertelemesiydi. Söylüyordu belki ama yeterli değildi. Şimdi ise bazı şeyler için vakti vardı ve sevdiği bazı insanlarla yolları ayrılmış bile olsa, Luhan'ın de dediği gibi önemli olan aynı kalpte olmaktı. Hayat, farkı şartlar sunabilirdi ve seçim yapmak için şansınız olmazdı ama hissetmeyi siz seçerdiniz. Hayat, hislerinize karışamazdı.
Luhan ve Yifan, labirentin içinden çıkamamış olabilirlerdi ama sevgi sınırlara hapsolmazdı. Sehun'un, Suho için olmasa bile diğerleri için onları sevdiğini söylemek imkânı vardı. Evet kırgındı ama ölüm çok daha gerçekti.
Sehun, Luhan'ın bakışlarına karşılık vermekten vazgeçip kollarını onun boynuna doladı ve kendisine çekti. Grubun en küçüğüydü ama büyümek zorundaydı.
Luhan, boynuna dolanan kollarla şaşkına döndü ama bu birkaç saniyeden az sürmüştü. Kollarını küçüğün beline dolayarak karşılık verdi.
"Suho hyungu kaybettiğimde, ona, onu sevdiğimi daha fazla söylemediğim için pişman olmuştum. Ne kadar zamanım kaldığını bilmiyorum. Bu yüzden size ne kadar kırgın olsam da sizi seviyorum." Bakışları Yifan'la buluştuğunda gülümsedi.
"Hey, ağlatacaksın beni." Jongin, burnunu çekip Luhan'ın arkasından kollarını ikisine doladı.
"Bu saçma gerginlik ne zaman bitecek, diye bekliyordum." Yixing, muhteşem gamzesini ortaya çıkarıp sımsıcak gülümsemesini sundu.
Jongdae, bu durumdan hoşnut değildi. Hoşnut olmadığını ona tekrar baktığında anlamıştı, Yifan. "Hayat kısa." dedi usulca.
"Haklısın. Bu yüzen kalabilirdin." Jongdae'nin keçi inadı iş başındaydı.
Minseok, uzak bir köşeden onları izliyordu. Dudağında geniş bir gülümseme olmasına rağmen, ağlıyordu. Kollarını göğsünde çaprazlamış, sağ ayak bileğini sol ayak bileğinin üzerine atmıştı.
"Sence de her şey yoluna girmiyor mu?"
"Evet, ama hâlâ kırgın olan bazıları var, Minseok."
"Düzelecekler, merak etme. Onlar düzelmeden teslim olmayacağım."
"Teşekkür ederim, Minseok. Benimle olduğun için."
"Teşekkür etme. Asıl ben üzgünüm. Bu halde olduğun için."
"Sana asla kızgın değilim." Gülümsedi.
Minseok, ona gülümsedi.
"Hey hyung! Duvara bakıp neden gülüyorsun?" Minseok, kendisine seslenen Kyungsoo'ya döndü ve yan masada duran bilgisayarı alıp yanlarına yürümeye başladı.
"Sizi böyle görmek duygulandırdı, beni."
"Neden elinde bilgisayar var?" Tao, Yifan'ın oturması için kayarken sordu.
"Suho'nun izlemediğimiz bir videosu kalmış. Onu izlemek için getirdim."
"Ne zamana ait?"
"12 Aralık, Baekhyun."
Hepsi dikkat kesilip ekranın karşısına dizildi. Ekran açıldığında, yorgun bakışlı sarışın liderleriyle karşılaştılar. Konuşmaya başladığında, sesi kısıktı.
12 Aralık 2014
Artık yorgunum demekten de yorgunum. Söyleyebileceğim tüm sözleri söylemiş, yapabileceğim her şeyi yapmış gibi hissediyorum. Sıfırı bile tükettim ve elimde koca bir hiç kaldı. Son zamanlarda her şey canımı sıkar oldu. Üyeler, fanlar çekilmez oldu. Chanyeol'ün hiç durmayan çenesinden, Baekhyun'un gevezeliklerinden, Jongdae'nin yüksek sesinden bıktım. Kyungsoo'nun karamsar havası, Tao'nun böcek korkusu, Yixing'in bitmeyen iyiliği beni deli ediyor. Jongin'in iğrenç esprilerine ve Sehun'un mızmızlanmasına dayanamıyorum. Yurtta hâkim olan gürültü sanki beynimin içinde. Kafamda filler tepişiyor. Burada olmadıkları için Luhan ve Yifan'dan nefret ediyorum! (Suho, bir an için sustuğunda, herkes birbirine baktı. Yüzlerinde aynı ifade vardı: Şaşkınlık.)Yanında huzur bulduğum tek insan Minseok. Sessizliği garip bir şekilde bana huzur veriyor. Hiç konuşmamasına rağmen tüm sorularımın cevabını biliyorum. Başımı omzuna koyduğumda, uyumak istiyorum. Uyumak ve uyanmamak. Sonsuz bir uykuya dalmak istiyorum. Her şey düzeldiğinde, uyandırılayım ama lütfen, o zamana kadar huzur istiyorum. Nasıl bu hale geldim? Uğruna senelerimi harcadığım hayallerim, artık beni mutsuz ediyor. Ben bu hayali o kadar çok istemiştim ki başka hiçbir hayal kuramadım. Eğer vazgeçersem, boşluğa düşeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Turn to CRY √
Fanfiction''Ölüyorum...'' diye fısıldadı. ''...yorgunluktan.'' Uzun boylu gölge omuzunu işaret etti. ''Burada dinlenebilirsin.'' Kısa olan, başını geniş omuzlara yasladı. Gece kadar siyah gözlerini, geceye, kapadı. Ama sabaha, açamadı. Tüm Hakları Saklıdır!
15.Bölüm-Son
En başından başla