Egehan'ın ayağa kalkıp saçma sapan bir göbek dansıyla herkesin suratına nispet yapar gibi bağırması, Berkay'ın Egehan'ın kafasına okkalı bir tokat atmasıyla son bulmuştu.

"Hayırlı olsun. Evlilik cüzdanını gelin hanıma takdim ediyorum." Nikah memurunun bana doğru uzattığı cüzdana tiksinir gibi bakıp arkamı döndüm ve nikah salonundan çıktım.

Nefes alamıyordum.

Böyle olmamalıydı. Nasıl olmalıydı bilmiyorum ama böyle olmamalıydı.

"Çağıl.." Omzuma dokunan bir çift elle irkildim. "Çağıl ne bu tavrın anlamıyorum? Alt tarafı kağıt üzerinde. Gerçekten karı koca olmayacağız."

"Bırak kağıt üzerinde olmasını, sadece sözde kalacak bir şey olsa bile istemiyorum anladın mı? Ben bugün kendime verdiğim en büyük sözü çiğnedim. Rahat bırak beni."

Yürümeye başladığımda Çağan kolumu kavradı ve "Nereye?" dedi. "Bin şu arabaya."

"Defol git."

"Çağıl sınırlarımı çok zorluyorsun. Bin diyorsam bin." Benim inat ettiğimi fark edince beni hafifçe ittirerek sırtımı arkamızda duran arabaya yasladı ardından bana doğru bir adım attı. Böylece tam dibimdeydi.

"Çağıl.." dedi gerçekten kendini zor tutuyormuş gibi. Sinirliydi, belliydi. İtiraf edeceğim eğer karşısında herhangi birisi olsa çoktan korkudan titremeye başlamıştı.

Kabul edelim, belinde silah taşıyan, odasında resmen silah koleksiyonu olan, size takıntılı olduğunu açıkça belli eden ve her sinirlendiğinde kendi kuzenlerinin dahi bir adım geride durduğu bir adamdan siz de korkardınız.

Ama ben korkmuyordum.

Çağıl?

Tamam biraz korkuyor olabilirdim.

"Tamam nasıl istiyorsan. Senden uzak duracağım, yanına yaklaşmayacağım.." derken sertçe yutkundu. Gözleri bir benim gözlerime bir de dudaklarıma değiyordu. Kurumuş dudaklarını ıslatarak "İstersen kendimi hiç göstermem sana, yüzümü bile görmezsin. Gerçekten Çağıl, istiyorsan hayatında bir hayaletten öteye geçmem." dedi.

Acı çekiyor gibiydi.

"Ama seni korumama asla engel olamazsın. Duydun mu? Ettiğin bütün yeminleri, kendine verdiğin bütün sözleri çiğnemene sebep dahi olsa, engel olamayacaksın."

Nasıl nefes alıyorduk?

"Şimdi bin şu arabaya." Karşı gelmedim, zaten mecalim de kalmamıştı. Dediği gibi arabaya bindim. Digerleri arkamızdaki siyah minibüse binerken ben Çağan'ın arabasındaydım. Son model bir mercedesti.

"Araban güzelmiş." dedim alakasız bir şekilde. Ya gerçekten, az önce hayatımın en büyük yenilgisini yaşamamış gibi çocuğa araban güzel mi demiştim?

Çağan bana cevap vermeden bir anda gaza bastığında ve bulunduğumuz yeri terk ettiğimizde bir elini kapıya doğru yaslamış, diğer eliyle de direksiyonu tutuyordu.

"Çağan baksana." dedim aklıma takılan şeyle. Göz ucuyla bana bakıp geri yola döndüğünde "Sen yirmi iki yaşında değil misin?" dedim.

"Evet?"

"E sen nasıl benimle aynı okulda olabiliyorsun? Ayrıca senin amcan.. Çağan, Hakan Hoca senin amcan değil mi?"

"Değil." dedi Çağan sıradan bir şeyden bahsediyormuş gibi.

"Nasıl ya? Ama nasıl yani, biz seni.."

"Senin için o okuldaydım."

"Anlamadım?"

SOKAK GÜVERCİNİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin