"Ne?" dedim. "Bana bakarken neler hissettiğimi anlamış olamazsın, değil mi?"

"Utanmana gerek yok demiştim. Seni Bovalyn'e şikayet etmeyeceğim. Git hadi. Saat geç oldu, burada olmanın tehlikeli olacağı saatlere giriyoruz, sıska."

Kaşları alayla yukarı kalktı. Yüzüme bakarak konuşuyordu ama keyifli tınısını idrak edebiliyordum. Bir kere daha sakin olmamı söylediği için rahatlayarak, derin bir nefes verdim. Onayladım onu.

"Kovaları bırakayım mı efendim? Yarın sabah geldiğimde işim bitince toparlarım... üstelik hemen yatağınızı yapıyorum! Bir saniye!"

Yatağını toparlamamıştım ki, öylece nereye gidecektim. Frank beni onaylayarak mutfağa geçtiğinde, ben de biraz önce uyumuş olduğum yatak odasına geçtim. Nevresim takımına uzanarak, yuvarlak yatağa doğru yürüdüm. İşimi bitirir bitirmez, odama inmeliydim. Yarıda kalan uykumu bir an önce kendi yatağımda devam ettirmeliydim.





***

Apartmanın lobisine indiğim sırada, burada büyük bir kargaşanın koptuğuna şahit oluyordum. Madam Bovalyn, bir elini sabahlığının kapatamadığı gerdanına yaslayarak, kapı eşiğinden, dışarıdaki polislerle konuşmaya çalışıyordu. Arkasında ise, ağlayarak burnunu çekiştiren Elena ve Ash'i gördüm.  Bu durumu garipsiyordum. Kızlar tek başlarına ağlıyorlardı ve üzerlerindeki kabanlarına bakılacak olursa bu saatte dışarıdan geliyorlardı.

"Ah, siz hiç merak etmeyin beyefendiciğim ben kızlara gerekli cezayı kendi ellerimle vereceğim, bu konuda hiç şüpheniz olmasın. Hem Jhon Bey'e de bir kere daha teşekkürlerimizi iletin, gecenin bu saati kızlarım için asla tekin bir zaman değil, sağ olun."

Madam Bovalyn bir eliyle kapıyı kapatarak polisleri geçiştirdiğinde ben de Elena'nın yanına yaklaşıyordum.

"Hey, Elena ne oldu size böyle? Bu haliniz ne?"

Ash'in tombul yanaklarında oluşan çöküntü ve gözlerinden geçen kırgınlığa da bakıyordum.

"Gecenin bir vakti dışarıya çıkmanın yasak olduğunu bilmemize rağmen Frank Ray'in bahis evine gitmek zorunda kaldık." Sessizce kulağıma fısıldayan Ash'ti. Bir eliyle sanki elbisemin yakalığını düzeltiyor gibi görünüyordu.

Bakışları daha sonra Elena'yı işaret etti. "Yolda yürürken biricik sapığıyla karşılaştık. Elena'yı bu saatte tek başına sokakta görmekten hoşlanmamışmış... peşimize takıldı, sarhoş olduğu için de rahatsızlığıyla polisleri anında etrafımıza topladı."

Ah, Elena'nın biricik platoniği Jhon, yine yapmıştı yapacağını. Bir elimi Elena'nın omzuna çıkararak sıkıca tutundum. Manken gibi kadının omuzları bir cüceyi andırır gibi yere doğru eğikti şimdi, tanrım erkeklerden nefret ediyorum.

"Ben size sessiz sakin bir şekilde bahis evine gideceksiniz demedim mi kızlar? Bu havadisler ne!"

Madam iki eli belinde kızları azarlamaya koyulurken, bir anlığına yükselen sesinin farkına vararak, merdivenlerin önüne geçti. Başını yukarıdaki katlara kaldırarak, bir süreliğine etrafı dinledi. Anlaşılan misafirlerini rahatsız etmek istemiyordu.

"Ben nereden bilebilirim tavernadan çıkacak olan Jhon'u, Madam Bovalyn? Sanki onun benimle uğraşmasından keyif alıyormuşum gibi konuşmayın lütfen!"

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin