"Onu sen söylediğinde göndermeliydim. Duru çok üzgünüm, benim hatam." Yüzüne aval aval bakıyordum. Aramızda ki birkaç adımı kapatıp karşısında durdum. "Beni kullandı!" Kaşlarını çatıp gözlerini kıstı. "Beni kendi zevki için kullandı!" Elimi küvetteki suya sokup sıcaklığını hissettim. Ilık ama biraz daha soğuğa kaçan suya ilk önce ayaklarımı sonra bedenimi koyup oturdum.

Bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına sardım. Saçlarıma yavaşça döktüğü ılık su bedenimi titretti. Sıcak suya ihtiyacım vardı fakat ağzımı açacak takatim yoktu.

Ölü bir insandan farksızdım. Şuan herşeye razıydım. Havsa beni suya sokup boğsa ona bile razıydım, sadece donuk bir şekilde olanları izlemek istiyordum. Bedenim ruhuma uyum sağlarken aklım suskun bir nehirde boğuluyor gibiydi.

Peki ya duygularım, hislerim. Bir insanın duyguları yok olsa ne olur ki? Ya da hisleri kaybolsa en fazla ne olurdu ki? Duygularım ve hislerim tamamen yerindeydi, ben sadece güvenimi kaybetmiştim. En sağlam gücümü kaybetmiştim.

Ne bekliyordum ki annem bile beni sevmezken ben iki günlüğüne tanıdığım adamdan sevgi vereceğini sanıyordum.

"Duru ben seni seviyorum ve seveceğimde. İsterse tüm dünya senin düşmanın olsun ama ben senin her zaman dostun olarak kalıcam." Kafamı arkaya çevirip ağlayan gözlerimle ağlayan gözlerine baktım. Kendimi o kadar açıklayamıyordum ki düşüncelerim dile geliyordu. Kendime acıyordum resmen.

"Duru madem o sana öyle davrandı, sana kötü şeyler yaptı. Alsana intikamını. Benim tanıdığım Duru böyle olmamalı. Sen Duru Korkmaz'sın kendine gel artık! Sen zar zor kendini toparladın şimdi dağılmanın vakti değil! Bunu anlayacak yaştasın sen. Ama unutma ki her ne yaparsan yap, nereye adım atarsan at, nasıl karar vereceksek ver her konuda yanındayım."

Su tekrar başımdan aşağı akınca gözlerimi kapatıp çenemi bacaklarıma yasladım. Saçıma şampuanı sürüp yavaşça okşamaya başladı. Kıyamıyordu sanki bana dokunmaya. Hayatın bana verdiği en iyi hediye Havsa'dan başkası değildi. O güzelin de güzeliydi. Onun her zerresine farklı bir sevgi besliyordum. O benim sabrımın ödülüydü. O benim en değerlimdi.

"Havsa biliyor musun annem asla beni böyle banyo yaptırmazdı." Kafamı bacaklarımdan kaldırıp yüzüne baktım. "O hep beni saçlarımı çekerek yıkardı. Onu çok yorduğumu söylerdi." Bacaklarımı uzatıp geriye yaslandım ve başımı soğuk küvete dayadım. "Annem hep yorgunluktan şikayet ederdi. Bende artık yorgunluktan şikayet ediyorum. Kızlar büyüdükçe annelerine benzermiş Havsa!" Gözlerimi kapatıp vücudumda ki rahatlığı hissetmeye koyuldum.

Sıcak su başımdan aşağı akarken Havsa'nın yardımı ile ayağı kalktım. Son kez su döküp banyodan çıkan Havsa'yı izledim. İç çamaşırlarımı çıkarıp bir köşeye attım ve havluya sarıldım. Odama geçtiğimde yatakta ellerini önünde birbirine bağlamış yere bakan Murat'ı görünce olduğum yerde kala kaldım. "Hadi gel!" Eliyle yatağın boşta ki kısmına hafifçe vurup bekledi. Başını yerden çekmiyordu.

Yanına oturmadan dolabı açtım. Lacivert iç çamaşırlarımı alıp diğer kapağı açtım. Beyaz tişört ve siyah ispanyol paça alıp yatağın üzerine koydum. Ayakta yüzüne bakıp dikkatini üzerime çektim. "Çıkacak mısın? Üzerimi giymem gerekiyor!" Normal ses tonum ile yüzüne bakarak rica ettim. Ayağı kalkıp yanıma geldi ve ellerimi tuttu. "Sana anlatmam gereken önemli şeyler var!" Yüzüme büyük bir istek ile bakıyordu. Bakışları onu dinlemem için yalvarıyordu.

"Pekala, dinliyorum." Ellerimi ondan çekip yatağa oturdum. Ayakta biraz yüzüme bakıp ardından dizlerimin önüne diz çöktü yere. "Babam sürekli başka bir eş getirmeme dair baskı yapıyordu. Fakat ben yapamazdım senin yanına başka bir kadın daha koyamazdım. Zeynep ile evlenmemi istiyordu. Bu benim sinirlerimi bozuyordu ve sana söyleseydim üzülürdün biliyordum. Bu yüzden babamın vazgeçmesini sağlamalıydım. Eğer sen bir süreliğine benden uzaklaşırsan o zaman bunu koz olarak kullanıp ona böyle birşey olmayacağını gösterebilirdim. Bu yüzden sana öyle söylemek zorunda kaldım." Kaşlarımı çatmış yüzüme bakmayan adamın ne kadar gerçek konuştuğunu anlamaya çalışıyordum.

"Madem ortada böyle bir durum vardı sen neden bana söylemedin? Söyleseydin ben zaten bir süreliğine uzaklaşırdım. Bunu kendi isteğimle yapardım! Beni yıllarca bu hale getirip sonra tekrar karşıma çıkmana gerek kalmazdı hem. Bu yalana inanacağımı düşünmüyorsun değil mi?" Yerden kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve derin bir iç çekti.

"Çok istedim fakat gururum buna el vermedi." Bakışları tekrar yeri boyladı."Peki ya neden iki yıl bekledin? Hiç mi haber gönderemedin?" Kafasını kaldırıp bütün yüzümü seyre daldı bir süre. "O iki yılda çok şey oldu Durum!" Kaşlarımı çatıp açıklama yapmasını bekledim.

"Hazal'ın bipolar kişilik bozukluğu ortaya çıktı, annem kalp krizi geçirdi ve öldü, Yasemin düşük yaptı, babam evi terk etti, Mehmet abim şirketin üzerine konup sattı. Bütün bunların üst üste gelmesi çok yordu. Anca yetişebildim Duru! Hala evi toparlamaya çalışıyorum. Ama olmuyor artık bunalmaya başlıyorum, nefesim kesiliyor Duru. Sensiz yapamıyorum, kokun bana güç veriyor, bakışların umut oluyor, gülüşün yeni bir hayat sunuyor Duru. Ben senin gülüşünü gördüğümde benim için hayat renklendi. Yapma bunu bize. Özür dilerim Duru, beni affet, bana geri dön, bize bir şans ver!"

Gözlerinden akan yaşlar çıplak ayağıma değince irkildim. O ağlıyordu, Murat ağlıyordu. O güçlü adam yıkılmıştı. Genç yaşında solmaya başlamıştı. O gerçekten ikinci şansı hakediyor muydu?

Elleriyle gözyaşlarını silip yüzüme döndü. Kanlanmış göz beyazı herşeyi anlatıyordu sanki. Yere yanına oturup yüzünü ellerim arasına aldım. "Seni affedersem kendime hakaret etmiş olurum. Affedilmeyi hak et Murat, hak et!" Yüzünde ki ellerimi tutup tek tek öptü. "Bundan asla şüphen olmasın Duru!"

Islak kirpiklerimle onu onaylayıp ayağı kalktım. "O evden ağlayarak gittiğini gördüğüm günden beri bir kez olsun gülmedim. Sen hani bana demiştin ya seni kendi ellerimle öldüreceğim diye işte o an sen gerçekten beni öldürdün. Duru, ben aptal bir adamken sen mükemmel bir kadındın." Odadan çıkıp kapıyı kapattı.

O ilk gün ona söylediklerimi aklına kazımıştı fakat ben o gün o cümlenin devamını yıllarca kendim kurmuştum. O beni kendi cümlesiyle bile yarıyolda ve ikilemde bırakmıyordu. Çünkü o gerçek bir Ağa'ydı.

Aşk nedir biliyor musunuz? Aşk, kimseye değil kendine gösterip daha fazlasını yapmaktır.

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin