7.Bölüm

27 20 1
                                    


Birkaç gün sonra...

Nihayet aralık ayı gelmişti.Sonbahardan kışa geçince okulda bazı farklılıklar oldu.Mesela...Okul panosundaki süslemeler kahverengi-turuncu tonlaroında değil de daha yeşil-kırmızı-beyaz tonlarındaydı.Bu biraz da Noel ve yılbaşı yüzündendi.

Havalar da soğuktu ve karlıydı.Kar,birkaç gündür yağıyorsu ama bazı arkadaşlarım sırf aralık ayına bugün girdik diye ilk kez bugün kar görmüş gibi davranıyordu.Derslerde çoğu kişi derle ilgilenmeyip dışarıya bakıyordu.Penelope, tüm ders dışarıya bakmayı anlamsız buluyordu.Kar her zaman yağardı ama dinlemediğin bir dersi tekrar dinleyemezdin.Kesinlikle haklıydı! Bir de arkadaşlarım dışarıya bakıp hep kar hakkında konuşunca bizim de dikkatimiz dağılıyordu.Teneffüste dışarı çıktık.Dışarıda herkes kar ile bir şeyler yapmakla meşguldü. Yere yatan vardı,kartopu oynayan vardı;hatta Gary ve Dew karları ağzına tıkıştırıyordu.Oysaki önceki ders Bay Haaruh bir avuç karı eritip ne kadar pis olduğunu bize göstermişti.Keşke dersi dinleselerdi... Bazı çiftler de karın üzerine kalp çizip içine isimlerinin baş harflerini yazıyorlardı.Kalıcı olmuyordu tabi,

Hemen birileri bozuyordu.Sosyal bilgiler dersinde Bay Guterson gittiği ülkelerde ne kadar kar yağdığını anlattı.

Mesela Rusya'da bundan daha fazla kar görmüştü.Norveç'in kuzeyinde de çok fazla kar vardı.Harold, bahçedeki sevgililerden yola çıkarak "Hiç kış ayında daha doğrusu karda aşkınızı buldunuz mu?" diye sordu.Bay Guterson duygusallaş-tı: "Hayır evladım,ülkeleri gezmekten aşık olacak vakit bulamadım."Çok yazık,bu yaştan sonra da bulamaz zaten.

Penelope "Bay Jaquen ve Bayan Luth çifti hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sordu.Herkes ona baktı,Penelope'den böyle bir soru beklenmezdi.Bayan Guterson kaşlarını çattı,

Bu çatık kaşın anlamı acaba "Penelope,nasıl böyle bir şey sorarsın?" mıydı yoksa "İğrenç bir çift!" miydi? Sanırım ilk seçenekti...

(Yazarın ağzından...)

Dersten sonra Bay Guterson,öğretmenler odasına gitti. Bardağına sıcak bir kahve doldurduktan sonra "Sosyal Bilgiler" yazan masaya oturdu.Hemen önündeki masada "Matematik" yazıyordu ve orada Bayan Luth oturuyordu.Bilgisayarda bir şeylere bakmakla meşguldü.Bay Jaquen, "Matematik" masa-

Sının yanına geldi ve Bayan Luth'u yanağından öptü. Bay Gu-

terson yüzünü ekşitti.İçinden "İğrenç!" dedi.Bay Haaruh,

"Fen Bilimleri" masasına doğru giderken Bay Jaquen'i uyardı :

"Herkesin içinde böyle şeyler yapma.".Bay Jaquen ise ona aldırmadı ve Bayan Luth'u öpmeye devam etti.

Ertesi Gün...

(Penelope'nin ağzından)

Charissa...Charissa.Charissa kafayı bana takmıştı.Bugün sosyal bilgiler dersinden sınav olduk ve ben 100 aldım.Sınav pek kolay bir sınav eğildi,hatta tek ben 100 almıştım.Bay guterson da bana hediye olarak bir rozet verdi.Rozetin üstünde kırmızı bir akçaağaç yaprağı vardı.Sanırım çantamdaki yazıdan dolayı bunu vermişti.Ama beğendim,çantama yakışmıştı.Peki sonra ne oldu? Çantamdan kitabımı çıkarırken rozetin çantamda olmadığını fark ettim.Etrafa bakındım...Hiçbir yerde bulamadım.Albert da etrafa baktı ve rozetin Charissa'nın elinde gördüğünü söyledi.Hemen ayağa kalktım ve Charissa'ya doğru yürüdüm. Saçlarından tutarak "Rozetimi ver!" diye bağırdım.Charissa irkildi ve "Bu...Benim rozetim." Dedi. İyi de kimin neden akçaağaç yapraklı bir rozeti olsun?

"Benden aldığını biliyorum." Dedim."Çabuk ver onu." Charissa

"Vermeyeceğim,ne yapacaksın?" diye sorunda kafasını duvara yapıştırdım.Canının acıyıp acımaması umurumda değildi, hakettiğini düşünüyordum.Charissa ağlamaya başladı ve bana tekme attı.Tekmesi canımı hiç yakmadı,öylece duruyordum: "Rozeti ver." dedim.SAiren,Charissa'nın elinden rozeti aldı ve bana verdi.Sinirli bir şekilde bakıyordu. "Git başımızdan!" dedi ve Charissa'yı sakinleştirmeye çalıştı.

(Siren'in ağzından)

Hayatımda Penelope kadar sorunlu ve kötü biri görmedim. Bazı ilaçlar kullandığı için onla uğraşmamaya çalışıyorum ancak bu sefer konu Charissa olunca Penelope'nin kullandığı ilaçlar umurumda değildi.Ondan intikamımı alacaktim. Almanca dersinden önceki teneffüs Penelope'nin dolabına gittim ve defterlerine su döktüm.Bakalım "Öğretmeninin gözdesi" defterleri kullanılamaz hale gelince ne yapacaktı?

Penelope' nin ağzından...

Almanca dersi için dolabımdan defterimi alırken defterimde nemli bir his olduğunu fark ettim.Defterimi açıp içine baktığımdaysa defterimin ıslandığını anladım.Çünkü yazı mürekkebi akmıştı ve sayfalar birbirine yapışmıştı.Hem şaşırmış hem de sinirlenmiştim.Bunun bir intikam olduğunu heen anladım çünkü dolabıma asla su koymazdım.Yapan kişi hiç bulunmayacağını zannediyorsa üzgünüm ama yanılıyor.

Yapan kişinin kim olduğunu biliyorum ve bunun da cezasını ödeyecek.

Tenis kulübünde bugün pek iyi tenis oynayamadım.Charissa ve Siren'e olan kızgınlığım yüzünden topa odaklanamıyordum.Yapabildiğim bir şeyi de kötü yapmaktan nefret ediyordum.Bu yüzden hasta olduğum yalanını atarak kenara oturdum.Çantamdan "Altos Mezarlığı" kitabını çıkarıp okudum.İsminden de anlaşılabildiği gibi korku içerikli bir kitap.Konusu da şu: 3 tane çocuk bir mezarlıkta kayboluyor.

Favori kitabım olmasa da hoşuma giden bir kitap. Albert, ben kenara oturunca o da oturmak için izin istedi ancak o izin alamadı.Alabilseydi sohbet ederdik ama kitap okumak da eğlenceli...

Ertesi gün...

Bugün Cuma olduğu için haftalık gazete yayınlanmıştı.Kıştan,

Kardan,kış aşklarından falan bahsediyordu.Bu kısımlar sıkıcı kısımlardı.İlerleyen sayfalarda "Kara Tırpanlı" hakkında bir yazı fark ettim.Yazıda benim de ismim geçiyordu ve bu kötüydü.Yazılanlara göre Dünn ve Darrin'i sevmediğim için ve Vans ayakkabı giydiğim için "Kara Tırpanlı" ben olabilirmişim.

Buna iftira diyemem çünkü gerçekten de "Kara Tırpanlı" bendim ancak sıkıntı şu ki,bunu Albert dışında kimse bilmemeliydi.Gazetede yazan şeyler doğru olduğu için benim "Kara Tırpanlı" olduğumu düşünen bir sürü kişi olacaktı ve belki bu yüzden bir sabah kapıda ansızın bir polis belirebilirdi.

Henüz 14 yaşında olduğum için belki o kadar büyük bir ceza almazdım ancak işlediğim suç da küçük bir suç değil. Umarım başıma bir şey gelmez...

Cumartesi...

Bugün aslında çikolatalı yulaf ezmemi yedikten sonra "Altos Mezarlığı"nı bitirmeyi ve "Terry'nin Son 10 Günü" kitabına başlamayı düşünüyordum ancak dahasabahtan keyfin bozundu.Annem sabah spor salonuna gittikten bir süre sonra kapı çaldı.Ben de annem geldi sanıp açtım.Ama...Karşımda iki polis duruyordu.O an tedirgin oldum,kesin okuldakilerden biri gazetede yazan haberden sonra beni ihbar etmişti.Babam yanıma geldi.Polisler bana bakıp "Penelope Brönne siz misiniz?" diye sordu.Babam "Evet o,neden?" diye sorunda polislerden biri bana "Bizimle geliyorsun." Dedi ve ikisi beni polis karakoluna götürdüler.Normalde hiçbir şeyden korkmayan biri olarak bu sefer hafif korkmuştum. Beni karakola götürüyorlardı ve sorguya çekecektiler. Sorgu esnasında Dünn ve Darrin ölmeden önce onlarla nasıl anlaştığımı sordular.Ben de çok da iyi anlaşamadığımı ancak zaten okuldaki bir sürü kişinin onlardan nefret ettiğini (Dünn pek olmasa da Darrin'den) hatta Darrin'in sevgilisiyhle kavga ettiği söyledim.Beni dikkatlice dinleyip dış görünüşümü incelediler.Ayakkabılarımdan dolayı biraz şüphelendiler ama sonra benim "Kara Tırpanlı" olmadığıma karar verip beni geri gönderdiler.Annem ve babam ne olduğunu sordu.Ben de dün okul gazetesinde gördüğümden bahsettim ve bu yüzden okuldan birinin beni ihbar etmiş olabileceğini söyledi.Babam bana "Okulda Dünn ve Darrin'den tek nefret eden kişi sen olamazsın.Ayrıca dünyada Vans ayakkabı giyen tek kişi de değilsin." Dedi.Bu söz beni biraz olsun rahatlatmıştı.Ne de olsa ailem benden şüphelenmiyordu.

Yaşananları Albert'a anlattığımda Albert şaşırdı.Ama ailemin benden şüphelenmediğini duyunca benim adıma sevindi.

Yarın birlikte alışveriş merkezine gitmeyi önerdi.Ben de kabul ettim.Acaba biri daha mı SAKRON olacaktı

Akşama doğru yatağımda uzanıp kitap okumaya devam ettim. "Altos Mezarlığı" kitabını bitirdim ama "Terry'nin Son 10 Günü" kitabına başlamadım.Çünkü çok uykum gelmişti.

Normalde bu kadar erken uyumam ancak kitap okumak uykumu getirmişti ve bugün yaşadıklarımdan sonra da...

Günü atlatmak istiyordum.

Kafamın İçindeki Ölüm Meleği (+18)Where stories live. Discover now