Hepsi diye düşündüm. Hepsi zihnimde kilitli. Ben o evde onunla yaşayan bir nefestim. Şimdi ne ben varım ne de o ev.

Sanrılar gördüğümün, vücudumu titreme dalgasının aldığının bilincinde değildim. Birinin elini omzuma atmış beni hafif hareketlerle sarstığını fark ettiğimde açılmıştı gözlerim. Dakikalar sonra su yüzeyine çıkmış gibi soluk soluğa yanımdaki bedene kilitlenivermiştim.

Dakikalar önce aramıştı oysaki sadece Gurur. Sen bir yere kıpırdama demişti bana. Bekle beni. Geliyorum ben, seni alacağım. Böyle demişti.

Şimdi buradaydı. Endişeyle geziniyordu gözleri üzerimde.

"İyi," dedi gözlerimdeki o soruyu görerek. "Hayır hayır Şeyda. Sil o bakışı gözlerinden. Ona bir şey olmayacak."

Oysaki benim zihnim durmuyordu. Seneryolar üretiyordu kafamın içinde. Sürekli.

Ne zaman arabaya bindiğimizi ve sürücü koltuğunun yanında onunla dakikaları ne zaman devirdiğimi bilmiyordum. Hastanenin önüne geldiğimizde ve o arabayı durdurduğunda sandığının aksine bedenim hareket etmek için hiçbir çaba göstermemişti. Çünkü karmakarışıktım. Çünkü oraya gitmek istediğimden de onu o halde görmek istediğimden de emin değildim. Ne onu o halde görebilecek kadar güçlü hissediyordum, ne de ailesiyle yıllar sonra yüz yüze gelecek kadar kendimdeydim. Birileri kulağıma fısıldıyordu. Burada olmamam gerektiğini, onunla yolları çoktan ayrılmış iki insan olarak burada olmamam gerektiğini bana anlatmaya çalışıyorlardı. Ama demek istiyordum. Her şey çoktan bittiyse demek istiyordum onlara. Göğüs kafesimin içindeki soluğumu kesen bu sızı ne?

Gurur'un gözlerinin yan profilimde dolaştığını, beni soru yüklü bakışlarla süzdüğünü biliyordum. Ancak benim gözlerim orada, acilin o kalabalık kapısındaydı. Birkaç tanıdık yüz görmüştüm orada. Bu bile yeterliydi aslında. Ben hazır değildim. Geçmişimden insanlarla yüzleşmeye hazır değildim. Onları yıllar sonra yeniden görmeye, onların bana sorularla dolu bakışlarla bakmasına hazır değildim.

Yine de kapıyı açtım ve arabadan indim.

Bir dakika kadar nereye gideceğimi bilmemenin belirsizliğiyle adımlarım zemine çakılı kaldı. Ardından sessizliği kuşanan bedenim arabanın diğer tarafındaki Gurura döndü.

"Ben," dedim. Yutkundum. Gözlerim acile dönüp tekrar ona çevrildi. "Ben bahçede bekleyeceğim."

Arabanın kapısını kapatıp yanıma doğru yürüdü. Tam karşımda durup görüş açımı kapattı. Kafamı kaldırdı, ona bakmamı sağladı. "Şuradaki bankta otur," dedi eliyle yan tarafımızı işaret ederek. "Beni bekle. Ben durumunu öğrenip geliyorum."

Belli belirsiz başımı salladım.

O benim banka emanet gibi oturduğumu içi giderek izlerken ben bunun farkında bile değildim. Çevremi gördüğüm yoktu. Elimdeli çantam tortop olmuştu, kucağıma koymuştum. Gözlerim bulanık asfaltta geziniyordu. Sanki başımı kaldırsam onlardan biriyle göz göze gelecektim. Bu yüzden eğebildiğim kadar eğmiş, zeminde gezdiriyordum gözlerimi. Birilerinin yüksek perdeden konuşması ilişiyordu kulaklarıma. Arabalar gelip gidiyordu. Hemen yan tarafımda birisi sigara içiyordu çünkü kokusu burnuma geliyordu. Oralarda bir yerde bir ambulans gürültüsü işitiyordum ve sol tarafımda bir yerde bir çocuk ağlıyordu.

Bir çocuk ağlıyordu. Sesi oldukça tanıdık ama ağlayışı oldukça yabancı bir çocuk ağlıyordu.

Başımı kaldırdım ve hiçbir yana dönmeden direkt sol tarafıma baktım.

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin