"Leyla bana öyle bir şey söylemedi. Telefonunu ver, tamam. Leyla'yı arayacağım."

Elimi uzatıp telefonunu vermesini bekledim. Elime bakınca sinirden titrediğimi fark etti.

"Leyla komutanım şu an müsait değil."

"Tamam," dedim sinirle. "Meltem'i arayacağım o zaman."

O da gergin gergin güldü. Kolunu merdivenin tırabzanına yaslayıp alayla bana bakmaya başladı.

"O da müsait değil şu an. Benimle muhattap olabilirsin."

"Seninle muhattap olmaya gelmiyor. Çıkacağım dışarı."

"Çıkamazsın."

Dışarı çıkamayacağım düşüncesi beynimin içinde yankılandıkça gerildim. Bu eve geldiğimden beri bastırmaya çalıştığım panik atağı daha fazla durduramadığımı hissediyordum ve Bekir'in karşısında panik atak geçirme düşüncesi inanılmaz bir acizlik hissiyle dolduruyordu bedenimi.

"Bak," dedim sakince. Sesimin titremesini engelleyemedim. "Dışarı çıkmam lazım tamam mı? Hava almam gerekiyor."

"Defne Hanım, bu sizin için tehlikeli."

Panik atağın ucundayken titremem arttı. Yok, Bekir'in kaşısında öyle aptal bir duruma düşemezdim. Ama daha fazla da diretecek gücüm yoktu. Zaten bir haftadır şu kapının önüne çıkabilmek için kendime cesaret vermeye çalışıyordum ama olmamıştı işte. Bu öküz herif yine kazanmıştı.

Zaten birbirimizden yeterince nefret ediyorduk, iyice düşman olmuştuk. Bir de karşısında atak geçirip gözünde daha küçük bir duruma düşemezdim.

Elimi hızla çantama atıp anahtarı aramaya başladım. Küçücük çanta sanki kocaman olmuş gibi bir türlü anahtarı tutamadım. Sonunda tutabildiğimde hızla çıkarıp arkamı döndüm. Kapıya yaklaştım. Elimin titremesinden anahtarın çıkardığı sesi duyuyordum sadece.

Bekir arkamda bana doğru yaklaştı.

"Defne Hanım, iyi misiniz?"

Cevap vermedim. Anahtarı bir türlü kilide sokamayınca kolumda yine büyük ve sert ellerini hissettim. Hafifçe kolumu tuttu. Hızla ona dönüp anahtarı uzattım.

"Şu kapıyı açar mısın? Hemen, lütfen."

"Defne iyi gözükmüyorsun."

"Değilim, şu kapıyı açabilir misin? Eve girmek istiyorum."

"Bir sorun mu var?"

O böyle sorunca bütün sorunlar beynimin içinde yankılanmaya başladı.

Bu evden hiç çıkamayacaktım. Yine babam yüzünden dört duvar arasına sıkışmıştım. Kurtulduğumu sanmıştım ama hayır. Ondan kurtulmak diye bir şey yoktu. Yanımda olsa da olmasa da beni bir yerlere kapatmayı çok iyi beceriyordu.

5-6 yaşlarındayken beni günlerce odamda hapsettiği zamanları hatırladım. Daha sonrasında çokça tekrarlanmıştı bu hikaye. Ona karşı geldiğim için günlerce çıkamadığım farklı farklı odalar, açlıktan uyuyamadığım geceler... Annem öldükten sonra beni götürdüğü kamp, biat etmediğim için yine kampta tıkılı kaldığım odalar, yediğim dayaklar... Hepsi birden gözlerimin önüne gelince bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı.

Hızlıca yere çöktüm. Kollarımla bacaklarıma sarılıp derin nefesler almaya başladım. Birazdan ağlamaya başlayacaktım büyük ihtimalle. Bütün duvarlar üzerime geliyor gibiydi. Birazdan iki duvar arasında sıkışıp nefessiz kalacağımı biliyordum. Kendimi engelleyemeden bir öne bir geri hafifçe sallanmaya başladım.

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin