1. Bölüm - Her son bir başlangıçtır-

9.6K 729 227
                                    

İki şeyden emindim.

Birincisi, kesinlikle ölmüştüm.

İkincisi, kesinlikle cehennemdeydim.

Cehennemde gözlerimi açalı iki saniye olmuştu ama burnuma dolan iğrenç koku o kadar dayanılmazdı ki gözlerim yanıyordu. Midem ağzıma gelse de öğürmeme rağmen kusmamıştım. 

Yattığım yerden kalkmak için sert zemine avcumu dayamak istedim ama bileğimdeki ağırlık hareketimi kısıtladı. Elimi kaldırdığımda kaşlarım çatıldı. Zindanı aydınlatan az ışıkla bileğime baktım. Daha birkaç dakika önce hastane odasında midemde ne varsa çıkarırken bir an sonra kendimi burada karanlığın ve pis kokunun içinde yatarken bulmuştum.

Pis kokulu bir yerdi. Zeminde yatak yerine samanların olduğu bir yığının üzerindeydim ve yukarıdan bir yerden gelen ay ışığı sayesinde gördüğüm kadarıyla beni bileklerimden kelepçelemişlerdi. Üstelik bu kelepçeler kalın demirdendi ve demir bir zincire bağlıydı. Yaşadığım yıllar boyunca tek yaptığım hastalıkla savaşmaktı. Ağır bir suç işlemiş mahkum gibi zincirlenecek kadar nasıl bir günah işlemiş olabilirdim ki? Cehennemde bile adalet duygusu yoktu.

Zorda olsa ezilmiş samanların üzerinde oturdum. Sol şakağım ve sağ bacağım sızlıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Yüzüme düşen saçları geriye itmek istediğimde ellerim düğümlenmiş saçların üzerinde gezindi. Her zaman uzun saçlarım olmasını istemiştim ama aldığım tedavi yüzünden döküldükleri için asla hayalim gerçek olmamıştı. Parmaklarım tekrar ve tekrar saçların üzerinden geçerken onların belime kadar uzun olduğunu fark ettim.

 Cehennemde yeniden gözlerimi açtığım için miydi tüm bunlar?

Ben aklımdaki sorulara mantıklı cevaplar bulmaya çalışırken karanlığın içinde cılızda olsa bir ışık belirdi. Işık benden uzaktaydı ama yavaş yavaş büyürken içerisinde bulunduğum yeri daha iyi görebilmemi sağladı.

Burası bir zindanı andırıyordu. Taş duvarlar, soğuk hava, demir parmaklıklar ve tabi ki bileklerimdeki zincirler. Zindanın zemini düşünmek bile istemediğim pas rengi lekelerle kaplıydı.

Işık daha da genişlerken demir parmaklıkların gölgesi üzerime vurdu. O anda üzerimdeki kıyafetleri gördüm. Demek cehennemde balo elbiseleri giyiliyordu. Bir zamanlar gökyüzü mavisi gibi görünen renge sahip eteğim yer yer yırtılmıştı. Göğsüme baktığımda taşlarla bezeli bir üst olduğunu gördüm. Sanki zindanın içindeki soğukluğu yeni hissetmiş gibi titredim.

Ayak seslerini duyunca başımı aniden kaldırdım. Elbiseyi daha sonra düşünecektim. Şimdi karşılamam gerekenler vardı. Kaldığım zindana doğru birileri geliyordu.

Işık büyürken duvara yansıyan silüetleri gördüm. Bir an gelenlerin gölgesinde şeytan boynuzları aradım ama yoktu. Şeytan bize anlatılan gibi olmayabilirdi. Belki de şeytan insanın ta kendisiydi.

Ayak sesleri gittikçe yaklaşırken ışık daha da büyüyor ve içinde bulunduğum zindanı daha da korkutucu gösteriyordu. İçimden dua etmeye başladım. Onca acıdan sonra birde cehennemde işkence mi görecektim? Ben bunu hak etmemiştim. 

Sonunda ışık zindanı tamamen aydınlattı ve bir an için gözümü kamaştırınca göz kapaklarımı sımsıkı kapadım. Önce anahtarların şıngırtısını daha sonra demir parmaklığın çıkardığı gıcırtıyı duydum. Ses sanki içimde yankılanmıştı. 

Bana doğru yaklaşan adım seslerini duydum. Gözlerimi kapattığım için pişmandım. Şimdi onları açmak için büyük bir cesaret göstermem gerekiyordu. Cesaretimi toplamak için derin bir nefes aldım ve anında pişman oldum. Genzimi yakan koku yüzünden öğürmek ve öksürmek arası sesler çıkarırken gözlerimi altım. Karşımda oldukça sıradan bir adamın dikildiğini gördüm. Işık arkasından vurduğu için yüzünü seçemiyordum ama oldukça uzun bir adamdı. Üstelik ne kuyruğu ne de boynuzları vardı. 

Kral'ın Karısı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin