Sude marşımızı okurken babası tebessüm ederek baktı. İlk başta asker olmasını onaylamamıştı ancak kızını o üniformalar ile hayal edince hiç kuşku duymadı.
Boş bir masa bulup oturdular, Nehir hanımın karnında ufak tefek sızılar vardı. Eşine ve kızına belli etmemek için karnına bile elini koyamıyordu. Çünkü biliyordu ki eşi çok panik yapacaktı, Nehir hanımda bun istemiyordu.
Düğün geldi ve geçti, herkes arabalara geçtiğinde Nehir hanımın ağrısı biraz daha arttı. "İçeride montumu unuttum hemen alıp geliyorum." dedi Ömer Asaf bey, Nehir ve Sude arabanın biraz uzağında beklerken Ömer Asaf hızlıca içeri girdi.
Düğün yerinde tek bir araba kalmıştı o da düğün sahiplerinin, onlarda içerideydi. Sude, annesinin elini tuttu ve ona destek vermek istedi.
"Vay vay vay hatuna bak," diye bir ses duydu önce Nehir hanım. Sude ve ikisi aynı anda bakışlarını çevirdiğinde bu kişinin Necla teyzenin oğlu sarhoş, içkici, uyuşturucu bağımlısı Kamil olduğunu gördü.
"Alayım mı bir nefes?" dedi Kamil ve Nehir'e yaklaştı. Sude, annesinin önüne geçti. Kamil, Sude'yi bir çöp gibi yere fırlattı. Annesi karnında ki ağrısına rağmen çelimsiz bir adım attı kızına doğru.
"Kail, git buradan!" dedi Nehir, Sude düştüğü yerden yeniden kalktı ve Kamil'e öldürücü bakışlar attı. Kamil'in kafası hiç iyi değildi, gözlerinde bir anda öfke parıltısı oluştu.
"Senin kocan olacak o piç! Beni hastaneye yatırmak için annemle birlik olmuş." dedi ve Nehir'i silkeledi. Nehir tek bir darbe ile yere düştüğünde Sude, buna engel olmak istedi Kamil'i gücü yettiği kadar itti.
"Sende geber!" dedi Kamil ve yere düşen Nehir'i yerde tekmeledi. Sude, annesinin önüne siper oldu ama nafileydi.
"YAPMA ANNEME!" diye bağırdı ama Kamil son kez daha tekme vurdu. Bu son tekme Sude'nin sırt kısmına geldi. Nehir baygınlık geçirmişti, Ömer Asaf ise artık gelmişti. Elinde ki mont bu görüntü ile yere düştü koşarak Kamil'e ilerledi ama Kamil kaçtı.
Düğün sahipleri bile bu görüntü karşısında şok geçirdiler. Ömer Asaf, karısını kollarının arasına aldı. Kızı da fena haldeydi hangisine yetişeceğini bilemedi.
"Nehir, yavrum uyan!" dedi ama gördüğü kan ile yerinde mıhlandı.
Apar topar hastaneye yetiştirse de, bebek düşmüştü. Karın ağrısının sebebi de buydu, bebek sağlıklı gelişememişti. Anne iyiydi ancak bebek artık yaşamıyordu. Sude ise sırtına aldığı darbeden sonra bayılmıştı, o da kısa bir süre sonra uyanmıştı. İlk sorduğu ise annesi oldu.
Babası açıkladığında küçük Sude bu konudan kendisini sorumlu tuttu. Annesi ve babası bebek için çok sevinmişlerdi kendisi de sevinmişti. Annesini korumalıydı, asker olacaktı, güçlü olmalıydı.
Kendi içinde bunların hiçbirini yapamamanın isyanı vardı.
***
Geceler birer birer gündüz oluyordu, her gündüz beraberinde farklı bir bela daha getiriyordu. Her gecenin aydınlık bir sonu vardır, her gündüzün karanlık bir sonu olduğu gibi.
Uygar'ın yanından ayrılıp mutlu mutlu odama giderken havanın aydınlanmaya başladığını gördüm. 4. Gece bitmişti ve biz 5. Gecenin sabahına uyanmıştık.
Biz askerler uyku nedir pek bilmeyiz, gün nedir hiç bilmeyiz. Geceden sabaha çıkabiliyorsak bu bizim için iyidir.
Odaya girdiğimde sessizde çalan telefonuma göz attım. Arayan annemdi, büyük bir sevinç ile telefonumu ellerimin arasına aldım ve açtım. Onları çok özlemiştim, görev bittikten sonra gidip sıkıca sarılacağım onlara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAKKARİDE 20 GECE
ActionHakkari toprakları üzerinde geçireceğiniz tam tamına 20 gece. Gece olduğunda her sır üzerine bir örtü çeker. Kimsenin yanına yaklaşmaya cesaret edemediği UEB komutan ile beraber özel bir operasyona katılacaktım. Bu kaç gece sürerdi? Bunun sonunda n...
5. GECE
En başından başla