- BÖLÜM ON DÖRT -

En başından başla
                                    

Odama girince bileğimdeki havluyu çekip yavaşça iyileşen diş izlerine baktım. Safkan vampirlerin üzerimde bıraktığı izlerden nefret ediyordum. Onlar ısırdıklarında iyileşene kadar müdahale etmezsem yara izi kalıyordu. Yara izi kalmasını da sevmediğim için yara izini kendim ısırıp iyileşmesini sağlıyordum. Bazen ısıramadığım durumlar oluyordu. O zamanlarda kendi derimi söküp atmaktan çekinmezdim.

Odama bağlı ebeveyn banyosuna gittim. Lavabonun önüne geldim. Bileğime su tutup temizledim. Böylece yarayı daha iyi gördüm. Melanie'nin diş izlerini yeniden ısırıp, kendi izime dönüştürdüm. Yaradan akan birkaç damla kanımı yalayıp, diğer elimdeki torbayı ısırdım. Birkaç yudum içip, geri kalanını bileğimdeki hızla iyileşmeye başlayan yaraya döktüm. Bazen yaraya kan dökmek de etkili olabiliyordu.

Yaranın etrafındaki kan da yarayla birlikte yok olunca suyu açıp, geri kalan kanı da yıkadım. İz kalmamış bileğime baktım. Diğer elimi tenimin üzerinde gezdirip, hiçbir şey olmadığından emin oldum. Lavabonun kenarına bıraktığım torbayı alıp, kenardaki çöpe attım ve banyodan çıktım. Yer altının karanlığında boğulan odama kısaca bakıp, vamir hızında üst kata çıktım. Sersem bir şekilde mutfaktan çıkan Melanie'ye hafifçe gülümsedim ve üst kata çıktım. Alexander'ın odasına gidip, sessizce içeri girdikten sonra arkamdan kapıyı kapattım. Dünyadaki tehlikeler sanki hiç var olmamışlar gibi bir huzurla uyuyordu. Sıcak kanının kokusunu takip ederek yanına gittim. Ytağının yanında yere oturup, boynuna eğildim. Nabzından derin bir nefes alıp, geri çekildim. İşte şimdi sakinleşmiştim. Alexander'ın üzerimde böyle bir etkisi vardı. Onun nabzının sesini duymak veya kanı ile kendi kokusunu solumak sakinleştirici bir etki yaratıyordu. Daha öncesinde de kardeşimin varlığını öğrenip, üzerine gittiğimde ona zarar verme dürtümü bu sayede kontrol altına alabilmiştim. O an öğrendiğim şey karşısında gerçekten aklımı yitireceğimi hissetmiştim ama Alexander'a yaklaşınca bu delilik yok olmuştu. Belki de özel bir tür olduğu için böyle bir etkisi vardı. Bunu ona sormalıydım.

Usulca ayağa kalkıp, yatağın diğer tarafına yürüdüm. Alexander'ın yanına hissettirmeden uzanıp, yakınına geldim. Kolumu beline sarıp, yüzümü boynuna yaklaştırdım. Onu biraz kendime çekerek, burnumu ensesindeki kokusunun en çok geldiği noktaya bastırdım. Mırıldanıp, belindeki kolumu tuttu. Biraz hareket ederek, bedenini bana yasladı. Hafifçe gövdesini geriye devirdiğinde ise benden biraz daha büyük cüssesi altında sıkıştım. Vücut sıcaklığı erimeme yeterken artık daha baskın olan kokusu da beynimi eritmeye yetti. Üzerimdeki etkisi gerçekten büyüktü. Kanını hâlâ içmeye devam etseydim, şu anda kontrolümü kaybetmiş ve kanını kuruyana kadar içmiş bile olabilirdim. Kanının kokusu çok tatlıydı. Anthony'nin dediğine göre ona da çok tatlı geliyormuş. Alexander yakınlarındayken kokusunun onu çektiğinden bana bahsetmiş ve nasıl karşı koyabileceğine dair benden akıl istemişti. Karşı koyabilmenin tek yolu aklını diri tutmak ve iradeni bir demir kadar sağlam yapmaktı. Anthony'nin de benim de irademiz ağır acılarda dövülmüştü, dayanabilirdik.

Öte yandan Sele ve Siri'ye sorduğumda ise Alexander'ın kokusunun normal bir insan gibi olduğunu söylemişlerdi. Daha önce kanını içip içmediklerini sorduğumda ise bir ritüelde Alexander da dahil tüm ailesinin kanından bir yudum içtiklerini söylemişlerdi. Yani Alexander'ın kanı onu içen herkese tatlı gelmiyordu. Sadece Anthony ve benim etkilenmemizden yola çıkarsam sadece melezleri bu kadar etkiliyor olabilirdi.

Anthony ile konuşurken kafamı oldukça karıştıran bir şey de söylemişti. Benim kanım da ona tatlı kokuyormuş. Fakat benim vücudumda dolanan kan asla benim olmadığı için kanımın ve kendi kokumun olması imkansızdı. Bunu ona söylediğimde ise oldukça şaşırmıştı. Kurdunun bile bu kokunun benim olduğundan emin olduğunu söylemişti. Belki de henüz kendini yeni yeni keşfettiği için yanlış algılıyordu.

Hibrido Hilezkorra    {BXBXB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin