Araf, saman alevi gibi bir histi. Yanacak teni hızlı yakar ve hızlı soğuturdu. Acısı da baki kalırdı.
Sersemletir, neler olduğunun en sonunda farkına varırdı insan. Acımazdı başta ama zaman geçtik ve ateş deriye etki ettikçe bir o kadar can yakıcı ve acımasız olur.
Ateşin yaktığı yer hiçbir zaman geçmezdi, bir kalp gibi yanık yer, atar atar dururdu; küstürür, bedeni korkutur, ruhu acıtırdı.İnce şeffaf bir zar ile kapatmaya çalışırdı beden yarayı, nafile bir çabayla.Bir insanın nefes alış verişleri gibi kendisini hatırlatırdı.
Ama hangi yara tekrar yanmamanın garantisini alabilirdi ki? Hangi beden buna inanırdı ki? Yara da gayet iyi biliyordu işte. Yine yanacaktı. Yanan yer tekrar yanar, kanayan yer tekrar kanardı.
Geçmeyecek olan tek duygu tekrar yaralanacak olmaktı. Hiç bunun olmayacağına inanmayı seçmez miydi? Meyilli olmaz mıydı ?
Caner Murat buna meydan okudu. Yanmayacağım dedi. Kendini yakmayı dahi göze almıştı ama durdu. Kendine değilse bile ona acımıştı işte. Beklemeyi bir kez daha seçmişti.
Tüm zaman, geçirilen tüm anlar saman alevi yanığı gibiydi. Hala zarla ayakta duran, korkan ve inanmaya meyilli. O kurşunların arasında yerde yatarken ileriye doğru giden kızın arkasından kararan gözlerle bakarken bunun ilk çıngıl olduğunu fark etmemişti. Ayları yıllara kattığı her an, bir iz bir koku için kendinden geçiyor ama ateşin etrafını sardığını hiç görmüyordu.
O çemberin etrafında delirircesine dönüyor ama ne o alev çemberinden atlayabiliyor ne de aradığı yolu , Kader'i bulabiliyordu.
Ve daha sabah her şeyi kafasında bitirip ölüm fermanını imzalarken o alevin yanmadık hiçbir şey bırakmadığını anlayabilmişti . Sıkacaktı belki de kafasına, sözü vardı genç Caner'in Kader'e. Seni bulamazsam ölürüm daha iyi dedi çünkü güzel olan şeyler onları bulmadıktan sonra ne anlamı vardı hayatında?
Ama büyüyen Caner Murat bunu yapamadı. Umut etmekten kendini alamıyordu bir türlü. Umut kuru bir laf değildi ona göre. Önce yaratandı sonra da yarattığı biriciğiydi, Kader'di.
Ya o kendine kıyınca Kader, mezarına gelir de mezarına tükürürse? Bunu kaldırabilir miydi? Ya onu korkaklıkla suçlarsa, beni yalnız bıraktın derse?.. Yapamadı, yapamazdı. O CMK'ydı. O yıkılırsa teşkilat sarsılırdı, yıkılmazdı çünkü buna hiçbir Türk izin vermezdi, o şerefli bayrağı yere düşürmezdi ama neden o bayrak düşme tehlikesi geçirsindi?
Kendinden geçerken geridenilere bencilce davranmış olmaz mıydı?
O gururlu hilali andıran yüzünü, o kırmızı bayrağın çektiği derdi sıkıntıyı andıran duruşunu neden bir daha görememekle cezalandırsındı ki? Her gördüğü yüzün o olabilme ihtimaline sıkı sıkı sarılırsa belki Kader'i bulabilirdi. Ne de olsa ay yıldızın gölgesi tüm vatandı ve o vatan bir gölge gibi içinde filiz vermişti.
YOU ARE READING
🌾BOZ-KIR'IN DİRİLİŞİ🌾
Spirituális🖤💛 BOZ-KIR'IN DİRİLİŞİ 💛🖤 Güzel gözleri gözlerimle kilit misali birleşmişken İşaret parmağı küçük bir fiske attı burnuma. "Gitmen gerekirse bana söyle olur mu? Geri geleceğini bilmek yahut gittiğin yerd...