Psikoloji Biliminde Aristotelesçilik

22 1 0
                                    


İnsanoğlunun kendisini ve etrafını öğrenme ve anlama çabası uzun yıllardır süren bir durumdur. Varoluşu, beden ve ruh arasında bulunan ilişkinin sorgulanması ilk çağ döneminden itibaren devam etmektedir. Ancak psikoloji bu dönemde felsefenin dışına çıkamadan varlığını sürdürmeye devam etmiştir.

Psikoloji, ruh bilimi, ruhun anlaşılması ve anlamlandırılması ve insan davranışlarını yorumlamak, dil, duyum, zihin ve algı, öğrenmeyi inceler. Yol haritasında felsefe tarihinde kendilerinden sıkça söz ettiren düşünürlerin kuram ve söylemleriyle şekillendiğini görmekteyiz.

Bu düşünürler arasından günümüze uzananlardan bir tanesi Aristoteles'tir. Kendisinden sonra gelenleri etkileyerek düşünce ve fikirlerinin ışığında ortaya atılan Aristotelesçilik etkili kuramlardan biridir.

Aristoteles'in eserleri tercüme edilerek yeniden vücut bulmuş ve bilimlere yol gösterici olmuştur.

Aristoteles'e göre bilme eğilimi "bütün insanlar doğası gereği bilme ve merak etme eğilimine sahiptir. Bilme eğiliminin temelinde öncelikle kendini anlama ve bilme yatmaktadır. Bilme yetisi anlamında işlerlik kazanan bilme eğilimine (logos) akıl ya da us denilmektedir."

Aristoteles ve Ruh Yetkinlikleri

Bilişsel psikoloji yukarıda da bahsedildiği gibi ruhu ve canlıları inceleyen geniş bir sosyal bilim dalıdır. Aristoteles, ruhu potansiyel bir yaşama sahip fiziksel varoluşun gerçekliği olarak açıklamaktadır.

Psikolojisinde vurgu yaptığı ana kavram, en mükemmel doğal amaca ulaşmaktır. Varlıkları varoluş amaçlarına göre sınıflandırmaya alan düşünürün psikoloji kavramı, bilişsel olarak insanın diğer canlılardan ayırt edilen özelliği olduğunu vurgular.

Aristoteles, iyilik ve mutluluk kavramlarının bütün canlılar için tek bir anlam ifade etmediğini bu yüzden de ortak olacak iyilik ve mutluluk kavramlarından bahsedilemeyeceğini belirtir. Bütün iyiliklerin tek çatı altında toplanabileceği bir iyilik kavramı olamaz. Kategoriler biçiminde ele alınırsa iyi kavramı da o kadar dile getirilerek yorumlanabilir.

Mutluluk kavramının insan için ne anlama geldiğini, insanın kendi içinde bulunan erdemine bağlı olduğunu vurgular. İnsanı diğer canlılardan ayıran akıl varlığının olması, mutluluğun kaynağını oluşturan ruhtan ayrı düşünülemez.

Ruh-Beden İkilisi

Beden insanın fiziksel yapısını oluşturan kavram olarak isimlendirilirken, ruh bedenin ilk ve asıl formunu ifade eder. Ruh canlı bir varoluşun formu ya da edimselliği olarak bilinir. İnsanoğlu en derin uykusundayken bile ruhun kendisine sahiptir. Bitkisel işlevlerin dışında kalan tüm işlevlerinde uyku sistemi içerisinde kalmaktadır.

Aristoteles, ruh ve beden ikilisini bir bütün olarak düalist yapıdan uzak bir şekilde ele alıp incelemiştir. Ancak ruhun bedende oluşunun öncesi ve sonrasında yani bir form içerisinde şekillenmesi ile ve formdan çıkarak şeklinden uzaklaşmasıyla asıl biçime sahip olduğunu belirtir. Beden ve ruhu birbirinden ayırmadan, ikisinin birbirini tamamladığını vurgulayan iki unsur olarak incelemiştir.

Ruh yetileri Aristoteles'e göre ruh olarak adlandırdığımız kavramın tüm canlılarda ve Tanrı'da bulunduğunu ve ruhun belirli yetileri olduğunu vurgulamıştır. İki ayrı özelliğe sahip ruhun olduğunu belirterek sınıflandırmıştır. Bitki ve hayvanlarda basit bir halde var olan ruh, insanlarda ve Tanrı'da üst düzeyde yerini almıştır. Ruhun farklı yetileri bulunmaktadır ve farklı amaçlara hizmet ederler. Bu yetiler canlıların içinde birbirilerine eklenerek ilerler.

İmgeleme diğer ismi ile hayal etme, duyulardan ve düşüncelerden farklı boyuttadır ancak bu argümanlar olmadan imgeleme sağlıklı olmaz. İmgeleme var olmayan bir durumdur. Duyumlar ise gerçek hayatın yansımalarıdır. Fakat imgelemenin gerçekle bağlantısı olmayabilir.

Gerçek olmayanın yanında gerçek olan da hayal edilebilir. Hayaller de insan zihninde belli bir yeri kaplar ve kendisine ait hafıza çekmesi oluşturur. Bu çekmeceden aslında hiç var olmayan, sadece hayal ettiğiniz bir olayı ve bir şeyi düşünerek hazırlayabilirsiniz. Aristoteles, rüyalar konusunda imgeleme alanı içerisinde incelemiştir. Rüyalar, bilinçli olarak duyumlanamayan ya da düşünülmeyen imgelerin uyku esnasında açığa çıkmasıdır.

Etkin ve Edilgin Akıl bu iki kavram Aristoteles kuramının tepe noktasını oluşturur. Etkin akıl, Tanrısal özellikteki akıl olarak görülmez ancak Tanrısal olan aklın insan ruhu içerisinde var olan algılama ve düşünme yetilerinin en üstünde belirmektedir. Edilgin akıl, kavrama ifadesi ile net bir şekilde açıklanabilir. Dış dünyanın bilgisini kavrar ve anlamlandırır ancak edilgin akıl bu görevi yerine getirirken etkin akıl zaten bu durumundan daha önceden farkındadır ve bu bilgileri bilmektedir. Etkin akıl, ruhta varoluşunu sürdürürken edilgin akıl ise insanın dış dünya duyumlarının farkına varmasına ve uyanmasına, işleyip bilgi haline getirmesine yardımcı olur.

Aristoteles, etkin aklın bedenden bağımsız bir biçimde var olduğunu, ruhun içerisinde olduğunu açıklar. Gerçekleşmemiş hiçbir potansiyeli içinde barındırmadığını, bilmesi gereken ne varsa her zaman bildiğini söyler.

Psikoloji biliminin, özellikle içinde barındırdığı öğrenme psikolojisi temel olarak aldığı esasları Aristoteles kendi döneminin şartlarında sorgulayarak ortaya atmış ve kendi düşünceleri çerçevesinde bir araya getirerek sistem dahilinde oluşturmuştur.

Duyum ve algı kavramlarının konularındaki görüşleri öğrenme psikoloji bilimini yakından ilgilendirmesinden dolayı önemlidir.

KAYNAKÇA- ARAŞTIRMA

Aristoteles- Ruhun Üzerine- (Zeki Özcan, Çev.). İstanbul: Alfa Yayınları.

Felsefe İle Psikolojinin HarmanıWhere stories live. Discover now