12. Bölüm - Vals ve Suikast-

5.8K 704 235
                                    

---- Beni instagramda da yalnız bırakmayın lütfenn. Kullanıcı adım tug.cesrgl----

Finley'i mumların aydınlattığı ilk odaya çekerek kapıyı arkasından kapatıp ona baktım. Az önceki cesaretim yerini tedirginliğe bıraktı. 

Nereden başlamalıydım? 

Tam olarak ne kadarını anlatmalıydım? Ona prenses olduğumu söyleyemezdim. Hayır, bana sadakat yemini etmişti ve zarar vermeyeceğini biliyordum ama bu bilgiyi onunda bilmesi gelecekte bir gün her şey ortaya çıktığında sorun teşkil edebilirdi.

"Şimdi anlatacaklarımı dikkatle dinlemelisin Finley," dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak. Önceki yaşamımda heyecanlandığım zaman kekelemek gibi garip bir huyum vardı. Çok insanla uzun süreli konuşmadığım için her daim kekelerdim. Şimdi Slyvia'nın bedeninde olsamda kendimi tanıyordum. Sakince konuşmalı ve ona olanları anlatmalıydım.

Bu yüzden suikastçının ziyaretime geldiği geceden başladım. Ona saraya bu amaçla gönderildiğimi ve buna zorlandığımı anlattım. Bana inanması gerekiyordu bu yüzden mantıklı gelecek yalanları gerçeklere sararak ona sundum. Ağzımdan çıkan her yalan dilimde kötü bir tat bırakıyordu. İçimde dönemeyeceğim bir yola adım atmışım gibi bir his vardı.

Sonunda anlatacaklarım bittiğinde derin bir nefes aldım. O kadar hızlı konuşmuştum ki aldığım nefes yeterli gelmemişti. Finley'in ifadesiz yüzüne baktım. Anlattıklarımdan sonra ne düşünecekti merak ediyordum. Bana yardımcı olmalıydı ki bu gece Comerdai Kralı ölmeden nişanlanabilsin.

Bu düşünce nedense midemin daha çok gerilmesine neden oldu.

"Haklıymışım," dedi sakin hatta buz gibi bir sesle. "O şerefsiz kralın kesinlikle bir şey planladığını biliyordum." Bakışlarını bana çevirmeden önce gözlerini sımsıkı yumdu. "Ben üzgünüm," dedi hemen. "Son savaşta babamı, abimi kaybettim ve nefretim," derin bir nefes aldı ama konuşmasına devam etmek yerine konuyu değiştirdi.

"Bu gece olacaksa diğerlerine haber vermeliyim. Balodaki güvenliği arttırmalıyız." Finley kapıya doğru ilerlediğinde hemen kolundan tuttum. Parmaklarım kolunu ne kadar sarmaya çalışsa da başarılı olamadı. Sanki bir kayayı tutuyor gibi hissetmiştim.

"Hayır, bunu yapamazsın," dedim telaşla. "Eğer bunu bildiğimizi anlarlarsa başka bir zaman yeniden deneyeceklerdir ve o zaman benimde onu korumak için bundan haberim olmayacak."

Finley bir an itiraz edecekmiş gibi oldu ama hemen başını sallayarak söylediklerimi kabul etti. "O zaman balo salonuna girmeden orada olmalıyız."

Başımı telaşla salladım. Odadan çıkarken ikimizde sakin görünüyorduk. Gerçi Finley'i kardeşiyle görmem dışında pek telaşlı olabilecek biri gibi görünmüyordu. Ne de olsa bir muhafızdı. Hemen görevinin vermiş olduğu sorumluluğa bürünmüştü. Benim durumum ise daha karmaşıktı. Artık sorunla yüzleşirken yanımda Finley olacağı için daha iyi hissediyordum ama suikasttı nasıl anlayacağımızı bilmediğim için endişeliydim, korkuyordum. Kalbim hızla çarparken balo salonuna indim. O kadar gergindim ki insanların bakışlarını bile umursamıyordum.

Balo salonunun girişi kalabalıktı. Hala misafirler geldiği için kral ve diğerlerinin gelmesine daha çok vardı. Bu durum içimin rahatlamasını sağladı. Kral olmadan istedikleri suikastı yapamazlardı değil mi? Böyle bir zamanda ses getirmek ve insanları sindirmek için balo anını bekliyorlardı. Tanrım ben neler düşünüyordum böyle?

Finley peşimde etrafı gözlerken bende balo salonuna adım attım. Etrafta oldukça şık giyimli insanlar gruplar halinde toplanmış sohbet ediyorlardı. Ben aralarında ne yapacağımı düşünürken sol tarafımda Finley kulağıma fısıldadı.

Kral'ın Karısı +18Where stories live. Discover now