14. Bölüm -Dönüşü Olmayan Yol-

5.2K 647 142
                                    

Slyvia'nın uyandığı gün

Jason'ın feci şekilde yumrukları kaşınıyordu. Henry arkadaşı olmasaydı verdiği haber yüzünden canını düşünmeden yakardı.

Yutkunmasına rağmen boğazındaki yumru yok olmadı. "Emin misin?" diye sordu boğuk bir sesle. Üzgün değildi, kırgın hiç değildi. Sadece öfke doluydu. 

Henry yeleğinin düğmelerini çözerken canı sıkkın görünüyordu. Kara bukleleri alnına düşmüştü. Somurtmasından onun Addie Ruth'un yanına dönmek için sabırsızlandığını anlayabiliyordu ama duyduklarını sindirmek için zamana ihtiyacı vardı.

"Oldukça eminim," derken gerçeği söylediği yüzündeki ifadeden aşikardı.

Jason, Henry'nin söylediklerini zihninde tarttı. Bir yandan parmağındaki altın halkayı huzursuzca çeviriyordu. Jenina özellikle yüzüğü takmasında ısrar etmişti. On dakika öncesine kadar tek sıkıntısı parmağındaki yüzüktü. Oysa şimdi içinde kasırgaya neden olan bir şey öğrenmişti. 

Yılların ona öğrettiği önemli derslerden biri ne olursa olsun sakin kalması gerektiğiydi. Henry'e her zaman güvenirdi, sorunda bu değildi zaten. Asıl sorun onun ortaya sürdükleriydi. 

"Bizi bu kadar kolay kandırdığına inanamıyorum," dedi sakin bir tavırla. Bakışlarını pencereden görünen manzaraya çevirerek arkadaşıyla yüzleşmesini geciktiriyordu. İçinde öfkenin yanı sıra hayal kırıklığı vardı. Çocukluğundan bu yana her zaman yakınındakiler tarafından ihanete uğramıştı. Kraliyet ailesinden olmak bir lütuf değil lanetti. 

Bu yüzden her zaman insanları için çalışmıştı. Kadına aşık olduğunu sanmıyordu ki aşkın ne olduğunu bile bilmezdi. Kadınlarla beraber olur sonrasında onlar kendisinden daha fazlasını istemeden yollarını ayırırdı. Bardağını dudaklarına götürürken acı acı gülümsedi. Kalbinin güçlü bir kale olduğunu düşünürdü. Ne kadar da yanılmıştı.

Arkasından gelen sesleri duyduğunda Henry'nin de kendisine içki doldurduğunu anladı. Arkadaşı konuşmadan önce derin bir iç çekti. "Bu durumu açıklaması için ona şans vermelisin."

"Bunun olacağını tahmin ediyordum," dedi durumdan memnun olmadığını belli eden bir tavırla. "Kadına karşı tedbirsiz davrandım. Onun bir mağdur olduğuna inanmıştım."

Henry içkisinden bir yudum aldı. "Kadının içtiği iksir oldukça güçlü. Eğer senin gibi zehre bağıl-şıklığı yoksa panzehri, zehirden önce almış demektir." Çok sert konuştuğunu düşünmüş olacak hemen ekledi. "Üzgünüm Jason. "

Jason güldü. Gözlerine ulaşmayan, buz gibi soğuk bir gülümsemeydi. Gören insana ölümü aratacak kadar da korkutucu. "Üzülecek bir durum yok Henry. Sen doğru olanı yaptın. Şimdi sıra benim yapmam gerekende."

Henry huzursuz bir ifadeyle arkadaşına baktı. "Ona ne yapacaksın?"

Jason sonunda arkadaşına döndü. Konuştukları sırada bardağındaki buz erimiş, içkinin tadını bozmuştu. Elindekini bırakıp başka bir bardak aldı ve ağzına kadar doldurdu. Bakışları dalgın ama kelimeleri kararlıydı.

"Ona soracağım. Vereceği cevaplara göre bir yol bulurum elbet."

"Doğrularını söyleyeceğini mi düşünüyorsun?"

Jason bakışlarını bahçeye çevirdi. "Finley'i unutuyorsun Henry. Onun gücünü unutuyorsun." Arkadaşına dönüp baktığında dudaklarında kibirli bir gülümseme vardı. "Addie Ruth sorgulanacağı zaman o odada Finley'de vardı."

Henry'nin bakışları buz gibi oldu. "Bana o günü hatırlatma. Karımla aranızda bir yemin olmasından hoşlanmıyorum."

Jason içkisinden bir yudum alırken gözlerini devirdi. "Addie bir şey hatırlamıyor Henry, o yemini bir tek ben taşıyorum."

Kral'ın Karısı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin