9.Biz birlikte güçlüyüz

En başından başla
                                    

O sadece mırıltılarla karşılık verdi. Yüzünü boynuma gömdü, yakıcı nefesini ve yumuşak dokunuşlarını tenimde hissettim. Dudakları boynumun en hassas noktasına ve az önce kendimi yaraladığım yere, küçük bir öpücük kondurdu.

Öpüşü nefes dengemi yerle bir ederken "Sana bir şey oldu diye çok korktum." dedim. Yavaşca kafamı geriye doğru eğdim ve yanağımı yanağına değdirip hafifçe sürttüm. Yüzüme temas eden, yeni çıkmaya başlayan sakallarını hissettim ama bu beni rahatsız etmedi, aksine beni ona daha çok çekip, daha da sırnaşmama neden oldu. Yakınlığımız etkisiyle âdeta kendimi kaybetmiştim. Farkındalığımı tekrar kazandığımda, bulunduğumuz pozisyonun yanlış olduğunu düşünerek, bana yasladığı bedeninden nazikçe uzaklaştım.

Şu anda her şeyden çok ona yakın olmak istiyordum ama bu doğru değildi. Karan'a dönüp beni büyüleyen o muhteşem gözlerine baktım. Hiçbir söz söylemeden, herhangi bir harekette bulunmadan sadece maviliklerinin derinlerine daldım. "Sormayacak mısın?" dedi.

"Soracağım." dedim ve hemen sorumu yönelttim. "Sandığın gibi değil dediğin şeyin aslı ne? Anlat bana, anlat ki haklı yönlerini öğreneyim ve senden nefret etmek zorunda kalmayayım."

Sanki edebiliyormuşum gibi.

Elimi büyük elinin içine alarak kavradı. "Evde konuşalım." Dediği şeyi kabul ederek başımı salladım. Karan, adamlarını arayıp bizi almasını ve başıma gelen olay için kamera kayıtlarına bakıp bilgi almalarını söyledi. Belli ki bu olay kasıtlı bir şekilde yapılmıştı ve yakından ilgilenmemiz gerekiyordu.

Çalışanların gelmesini beklerken ikimizde sessizliğimizi koruyorduk ancak bekleyişimiz sırasında sinirlerimin gerilmesiyle sessizliği bozan taraf ben olmuştum. "Neden böyle bir şey yaptın? Ya kafandaki plan istediğin gibi gitmeseydi ve sana bir şey olsaydı, bunları hiç düşünmüyor musun?" diye sert bir tonla çıkıştım ama o gayet sakindi.

"Çok çabuk sinirleniyorsun ve sinirlenince çok bağırıyorsun." dedi.

Kollarımı önümde birleştirerek öfkeyle konuşmaya devam ettim. "Bu iki oldu çünkü. Sürekli kendini tehlikeye atamazsın. Kendi canınıda düşünmen gerekiyor."

Söylediklerime karşılık Karan'ın ağzından çıkan sözlerle şaşkınlığa uğradım. "Konu sen olunca benim canımın hiçbir hükmü yok. Her şeyden önce sen." dedi yüz ifadesini ele geçiren ciddiyetle. Bu cümle, Karan'ın beni ne kadar önemsediğini ve benim güvenliğimden endişe ettiğini vurguluyor olabilirdi ancak karmaşık duygularım, bu basit ifadenin ardında daha farklı bir anlam aramama neden oluyordu. Belki de gerçekten sadece arkadaş olarak beni korumak istiyordu. Bu konunun üzerinde fazla düşünmeye gerek yoktu.

Söylediği şeyle birlikte yanaklarımda sıcaklık, kulaklarımda ise bir basınç hissettim. Utanmıştım. Evet, gerçekten utanmıştım. Kelimeleri doğru seçemediğim için kekelemeye başladım. "N-Nasıl?" Sesimdeki titreme oldukça belliydi. Utançtan yanaklarım kaşınıyordu. Bu tuhaf durumu atlatmak için bir çıkış yolu bulabileceğimi umarak gözlerimi birkaç defa hızla kırpıştırdım. Karşımda birden gülmeye başlayınca içimdeki utanç duygusu daha da büyüdü ve yerin dibine girmek istedim.

Arkamızdan gelen arabanın sesini duyar duymaz yerimden fırladım ve yanından uzaklaşmak için hızla yürüdüm. "Adamcıkların geldi." Söylediğim şeyin tuhaflığıyla arkamdan seslendi.

"Neyciklerim?"

"Adamcıklar."

Arkamdan tekrar gülme sesini duydum ama hiç bakmadan direkt arabaya bindim, ardımdan o da bindi. Yolda Damla'yı arayıp gelmeyeceğimi haber ettikten sonra telefonu kapattım. Karan ara ara dönüp bana baksada ben görmemezlikten gelmeyi tercih ettim. Şuan onunla herhangi bir konuşma içine girmek istemiyordum. En azından eve varana kadar. Az önceki yakınlık zaten yeterince kafamın karışmasına neden olmuştu, bir de şimdi bana verdiği değeri dile getirmesini dinleyerek tekrar utanamazdım.

İNTİZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin